2015 Nisan Ayının En İlginç 10 Arkeolojik Haberi

2015 yılının başından beri Arkeofili.com ekibi olarak her ay derlediğimiz en ilginç arkeoloji haberlerinde sıra Nisan ayında. Bu ay da her zaman olduğu gibi Türkiye’den ve dünyadan, birbirinden ilginç 10 arkeoloji haberini derledik. Haberlerin detaylarını altlarındaki linklerde bulabilirsiniz.

Ocak, Şubat, Mart aylarının arkeoloji haberlerine de göz atabilirsiniz.

1. Peru’da Çöpte 900 Yıllık Mumya Bulundu

Peru’da eski Chimu krallığının başkenti olan Chan Chan’ın girişindeki çöpte bir karton kutu içinde İnka öncesi döneme tarihlenen bir mumyanın kalıntıları bulundu. Mumya, içinde bulunduğu iple sarılı karton kutu, çöp arabasının sıkıştırıcısına konmuşken, tesadüfen, meraklı bir çöpçünün gizemli kutunun içine bakmasıyla bulundu. Mumyayı görünce şok olan çöpçü onu ilk başta bir cinayet kurbanı sandı. Mumya daha sonra, arkeolojik kalıntıların nasıl ve niye arkeolojik alanın dışında bulunduğunun incelenmesi için yerel polis karakoluna götürüldü. Polis, İnka-öncesi mumyanın, Chan Chan’da gömülü olduğu yerden çalınmış olabileceğini düşünüyor. Hırsızın, mumyayı çöpe bırakıp, daha sonra geri dönmeyi planlamış olabileceği düşünülüyor.

Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız

2. Batık Gemiden Çıkan 170 Yıllık Şampanyanın Tadına Baktılar

Bilim adamları Baltık Denizi’nin dibinde bulunan batıktaki 170 yıllık şampanyanın tadına baktıklarını ve oldukça iyi olduğunu söylüyorlar. Şimdiye kadar tadına bakılmış en eski alkolün tadının çok tatlı olmasına rağmen aynı zamanda deri, tütün ve duman aroması olduğu belirtiliyor. Şampanya şişeleri, Finlandiya’nın adalarının yakınlarında batan eski bir geminin kargosunda, 50 metre derinlikte bulunmuştu. Denizin dibindeki suyun sıcaklığı ise donma noktasından sadece birkaç derece yüksekti. Bu da şampanyaların iyi durumda günümüze kadar korunabilmesini sağladı. Şampanyadaki demir ve bakır elementlerinin miktarını şaşırtıcı bulan araştırmacılar, demirin muhtemelen şampanyayı şişelemeden önce yaşlandırmak için kullanılan tahta varillerin çivilerinden geldiğini, bakırın ise mantar ve küfleri öldürmek için kullanılan bakır sülfattan geldiğini belirtti.

Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız

3. Antik Mısır Reçetesi Akşamdan Kalmanın Tedavisini Anlatıyor

Yunanca yazılı, yeni tercüme edilen ve yayınlanan bir papirüse göre Antik Mısır’da sarhoşluk baş ağrısının ilacı, yapraklardan yapılmış bir kolye takmaktı. Alkol mağduru, İskenderiye Chamaedaphnesi, yani İskenderiye’de yetişen bir çeşit defnenin yapraklarını birbirine bağlayıp, olasılıkla boynuna takmalıydı.Antik insanlar İskenderiye defnesinin (Ruscus racemosus L.) başağrısına iyi geldiğine inanmış olsa da, gerçekten bir etkisi olup olmadığı bilinmiyor. Fakat günümüzde Kamboçyalı köylülerin baş ağrısı ve baş dönmesini tedavi etmek için İskenderiye defnesi yapraklarını içine çektiği düşünülürse, Antik Mısır reçetesi de kısmen işe yarıyor olabilir.

Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız

4. Kırmızılı Kadın Mezarı Buz Çağı Kültürünü Aydınlatıyor

İspanya’nın kuzeyinde 18.700 yıl öncesine tarihlenen mezarda yapılan araştırmalar, mezarda yatan kadın ve onun kültürü hakkında detaylı bilgi veriyor. El Miron Mağarası’nda bulunan mezar, kemikleri kırmızı pigmentlerle kaplandığı için “Kırmızı Kadın” takma adının takıldığı bir kadına ait. Kırmızılı Kadın, Batı Avrupa’da son buz çağının bitiminde yaşayan Magdelenien’ların zamanında yaşamış. Mezarda, kadının üreme organı temsil ettiği düşünülen bir şeklin de aralarında bulunduğu, üzerinde çeşitli şekiller barındıran büyük bir kireçtaşı blok bulunuyor. Bu kireçtaşı bloğun, kadının mezarını işaretleyen bir taş olabileceği düşünülüyor, sanki ilkel bir mezartaşı gibi. Araştırmalar, Kırmızılı Kadın’ın sağlığının iyi olduğunu gösteriyor fakat neden öldüğü hala bilinemiyor. Kırmızılı Kadın, daha çok geyik, keçi ve balık yediği, bazen de mantar ve tohumlar tükettiği biliniyor. Kırmızı pigmentler üzerinde analiz yapan araştırmacı ekip, pigmentlerin bu bölgeden olmadığını ve bulunması zor olduğunu söylüyor. Ayrıca bu kırmızı pigmentlerin cesetin korunması amaçlı ya da ritüel bir ayinin parçası olduğu düşünülüyor.

Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız

5. İstiklal Caddesi’nde Restorasyon Sırasında Bizans Nekropolü Bulundu

İstanbul’un İstiklal Caddesi’nde İtalya’nın ünlü ulusal kahramanı Giuseppe Garibaldi adı ile bilinen binanın restorasyonunda Bizans Dönemi’ne ait 8 mezar bulundu. binanın statik yapısını sağlamlaştırmak için temelleri açılınca büyük bir sürprizle karşılaşıldı. Kiremitlerin arasında bir kafatası görülünce İstanbul Arkeoloji Müzelerine haber verildi. Müze arkeologları gözetiminde yapılan kazı çalışmasında 4 ya da 5. yüzyıla tarihlenen bir mezar olduğu anlaşıldı. Ardından binanın bodrumunda yapılan araştırmada Bizans dönemine ait 7 mezar daha bulundu. Arkeologlar, komşu binaların altında da bu tür mezarlar olabileceğini ileri sürüyor.

Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız

6. Polonya’da Antik Lağımda Seks Oyuncağı Bulundu

Polonya’da Gdansk kentinde antik bir lağımı kazan arkeologlar, 250 yıllık bir seks oyuncağı ile karşılaştılar. Gdansk’taki Anıtları Koruma Bölge Ofisi, penis şeklindeki seks oyuncağını “büyük, kalın, deriden yapılmış, içi sert kıllarla doldurulmuş ve ahşap bir ucu var” şeklinde tanımladı.1700’lü yılların ikinci yarısına tarihlenen yapay penisin, günümüze kadar oldukça iyi korunduğu belirtildi. Arkeologlar, seks oyuncağının, tuvaleti kullanan kişi tarafından yanlışlıkla düşürülmüş olabileceğini söyledi.

Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız

7. Avusturya’da Osmanlı Savaş Devesi Bulundu

Avusturya’da 17. yüzyıla ait bir mahzende gerçekleştirilen kazılarda Osmanlı ordusuna ait tam bir deve iskeleti çıktı. Devenin büyük ihtimalle ya ordu tarafından orada bırakıldığı ya da 1683’te Viyana kuşatması sırasında Tulln şehrinde ticari amaçlı bir takasın parçası olduğu düşünülmekte. Avrupa’da bulunan ilk tüm halde deve iskeleti olma özelliğini taşıyan deveye yapılan DNA analizleri, ordularda sıklıkla kullanılan tek hörgüçlü deve ile çift hörgüçlü devenin bir kırması olduğunu gösterdi. Kemiklerine yapılan incelemeler ise koşum takılarak sürüldüğüne dair izler taşımakta.

Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız

8. 3,3 Milyon Yaşındaki Bilinen En Eski Taş Alet Kenya’da Bulundu

Kaliforniya’da yapılan bir toplantıda araştırmacılar, 3,3 milyon yıl öncesine tarihlenen, insanın ataları tarafından yapılmış en eski taş aleti bulduklarını söylediler. Bu tarih, daha önce en eski olarak kabul edilen insan yapımı taş aletlerin tarihini tam 700.000 yıl geriye çekiyor. Ayrıca bu keşifle beraber, Homo türünün sahneye çıkmasından yüzbinlerce yıl önce, atalarımızın alet yapma becerisine sahip olduklarını gösteriyor. Bu taş aletin tarihinin doğru olması takdirde, en eski taş alet kullanımı üzerine yapılan tartışmalara yeni bir soluk geliyor. Hatta ünlü “Lucy” gibi australopithecus’ların taş alet yapma becerisine sahip olabilecekleri ortaya çıkıyor.

Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız

9. Çin’de 43 Tane Dinozor Yumurtası Bulundu

Güney Çin’de Guangdong şehrinde yol çalışmaları sırasında 43 adet dinozor yumurtası fosili bulundu. Paleontologların iki saatlik uğraşlarından sonra yerlerinden çıkarılan yumurta fosillerinin oldukça sağlam oldukları gözlendi. Şehrin Dinozor Müzesi Küratörü Du Yanli, yumurtaların oldukça büyük olduğu, hatta bir tanesinin çapının 13 santimetre olduğunu söyledi. Şehirde, 1996 yılında inşaat sahasında oynayan çocuklar tarafından bulunan ilk dinozor yumurtalarından itibaren neredeyse 17.000 adet dinozor yumurtası fosili bulundu.Şehirdeki müze ise 2005 yılında 10.008 dinozor yumurtası fosilini barındırdığı için, en büyük yumurtası koleksiyonu olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi.

Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız

10. Altamura Adamı En Eski Neandertal DNA Örneğini Sağladı

Araştırmacılar DNA örneği alınan Altamura Adamı’nın bir Neandertal olduğunu ortaya çıkardı. Altamura Adamı’nın kalıntılarının üstündeki kalsit parçaları da, kemiklerin 128,000 ile 187,000 yıllık olduğunu kanıtladı. Altamura Adamı, mağara kaşifleri tarafından 1993’te güney İtalya’da bir mağarada keşfedilmişti. Altamura Adamı’nın kalıntıları onu çevreleyen kayaya gömülü, ve kalın bir kalsit tabakasıyla kaplı olarak mağarada duruyor. Ayrıca iskeletin sadece kafası ve omzunun bir bölümü görünür durumda. Altamura Adamı’nın bir kuyuya düşüp sıkıştığı, ve bu yüzden böyle tuhaf bir yerde bulunduğu düşünülüyor. Adamın kuyuda açlıktan ya da susuzluktan öldüğü tahmin ediliyor.

Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız

Popüler İçerikler

RTÜK Başkanı'ndan Gündüz Kuşağı Programlarına Son İkaz: "Toptan Yok Ederiz!"
Icardi'nin A Milli Takım Forması Giymesi İçin CİMER'e Başvuruda Bulunuldu!
Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler