Hayat hızla değişiyor, alışkanlıklarımız, çalışma, öğrenme ve öğretme koşullarımız da… Artık asıl mesele hayat boyu, başkalarıyla birlikte ve başkalarıyla öğrenmeyi öğrenmek ve doğru bağlantıları kurup ortak bilgi birikiminin kullanıcısı ve üreticisi olmak… Gelişen iletişim teknolojilerinin, sosyal medya ve araçlarının yarattığı imkanlar ve farkındalık sağ olsun; artık böylesine iddialı hayaller kurabiliyoruz. Tabii burada anahtar sözcük “farkındalık”, teknoloji ise bize sadece ihtiyaç duyduğumuz zihinsel basamağı sağladı.
Ebeveyn, öğrenci, eğitimci, her bireyin hayatında az çok bir yeri olan sosyal medya uygulamalarının eğitim-öğretim alışkanlıklarına da etki edeceği bir gerçek. Peki neler olabilir? İşte size önümüzdeki yıl eğitimde dönüştürücü etkisi olacak üç toplumsal eğilim.
-1-
Zaman, mekana ve statülere bağlı olmayan işbirliği ve dayanışma
İster yüz yüze olun, ister arada mesafeler olsun; öğrenci ya da öğretmen fark etmeden isteyen herkes ortak bir eğitim-öğretim sürecinin bir parçası olabilir. Görsel-işitsel kayıtlar, ücretsiz ve nitelikli sayısız aplikasyonla düzenlenmiş bilgiler vb. bulutta saklanan her türlü çalışmaya her an her türlü aygıtla ulaşılabilir. Google docs gibi uygulamalar sayesinde aynı doküman üzerinde çok sayıda insanın çalışması, not alması, sesli kayıt düşmesi ya da çalışma sırasında doğrudan iletişime geçmesi mümkün. Kurumsal ya da bireysel, işbirliği bizzat çalışma ve öğrenme modeli haline gelmiş durumda. Artık algılarımız değişiyor. İşbirliği yapmayı öğrenmek güzel ve hoş bir şey olmanın ötesinde bir zorunluluk.
Sınıf, akran ya da sanal grup çalışmaları; bireysel gelişime yönelik çalışmalar ve bu çalışmalar dolayısıyla kurulan networkler, işte size eğitimin yeni dünyası… Üstelik bu kanallarda öğrenme eylemi öğrenen ve öğreten arasındaki doğrusal ve tek yönlü bir eylem olmaktan da çıkıyor.
Geçtiğimiz yıllarda öne çıkan “online eğitim ya da online üniversite” akımının en beklenmedik ve ilginç sonucu eğitim sürecinin beklendiği gibi tek yönlü bir şekilde gerçekleşmemesiydi. Online eğitime katılan öğrencilerin bizzat kendilerinin, eğitim veren üniversite ya da kurumlara büyük katkıları oldu.
Forbes’da yakın zamanda yayımlanan bir makalede, bilginin tekelinin kırılıp, çeşitliliğin önünün açıldığından bahsediliyor.
“Sosyal ağlar sadece işbirliği demek değil. Bu ağlar eski kurumsal ve hiyerarşik bilgi yığınlarını ve engellerini darmadağın ediyor. İnsanların birer birey olarak bilgilerini ve uzmanlıklarını değerlendirme fırsatı sunuyor.” (Forbes)
-2-
İletişimin insanileşmesi
“Sosyal medya araçlarının yıldızı önümüzdeki günlerde de parlamaya devam edecek çünkü asıl önemli olan bu platformlarından varlığından çok, bu platformlar üzerinden içerik/bilgi üretecek ve paylaşacak bireylerin varolmasıdır.” (Educause)
Online eğitim, sanal sınıflar ya da ağlar üzerinden gerçekleştirilen presentasyon ya da toplantılar… Bunların hiçbiri arkasında buna ihtiyaç duyan insanlar olmasaydı, gerçekleşmezdi. Buna rağmen “insanca iletişim”in yokluğu online bilgi ağlarının en çok eleştirilen yönü.
Öyle de olsa, zamanla teknolojik araçlar iyileşmesi ve maliyetlerin düşmesi sayesinde bu derde çare bulmak mümkün. Bağlanıp yüz yüze iletişime geçme kolaylaştıkça eğitim yaşamımızın bir parçası olacak. Google+, Hangouts, Facetime, WhatsApp ve Skype sesli ve video iletişiminin sağlayan sadece birkaç uygulama.
Eğitimle ilgili uygulamalara gelince; yapılan araştırmalarda öğrencilere sadece kendi akranlarıyla iletişim kurmanın yetmediği, özellikle yaptıkları çalışmalar söz konusu olduğunda kişisel eleştiri ya da geri bildirim bekledikleri görülmüş. Birebir iletişimin gerçekleşmediği durumlarda geri-bildirimin ses kaydı ile verilmesi öğrencilerin motivasyonunu arttırmış. Video kayıtları ise çok daha etkili olmuş. Şu anda öğrenme yönetimi üzerine pek çok platform üzerinde çalışılıyor. Ne olacağını zamanla göreceğiz.
Aslında online eğitim birebir iletişimin önünde bir engel değil, asıl mesele bu iletişimi bir öğrenme deneyimi olarak daha derinlikli ve zengin hale getirmek. Klasik eğitim öğretim anlayışında ders veren ve ders alan arasında tek düze bir iletişim söz konusuydu, şimdi gelişen imkanlarla bu iletişimin niteliği üzerinde kafa yoruyoruz. Artık yüz yüze iletişimi daha derin ve nitelikli bir hale getirmenin zamanı.
-3-
Bireyselleşen öğrenme süreci
Yüksel lisans öğrencileri, eğitimciler, çeşitli konularda uzmanlaşmak isteyenler, hayat boyu öğrenci kalanlar… Artık öğrenmek isteyenin önü açık. Sanal ağlar üzerinden eğitim veren yapılar bir yana, sadece kurum veya kuruluşlara bağlı kalmadan kendi ihtiyacı olan bilgiyi kendi istediği gibi öğrenmek isteyen pek çok insan için Mozilla Badges gibi pek çok platform mevcut. Kişiler Linked In, Degreed gibi araçlar sayesinde kurduğu networkler üzerinden ortak bir eğitim ve paylaşım sürecinin bir parçası olabiliyorlar.
Şu anda sözünü ettiklerimiz daha çok lisans, lisansüstü öğrencilerini, uzmanlık arayışında olanları ya da hayat boyu öğrenenleri ilgilendiriyormuş gibi görünse de; öğrenme sürecininin kurumlardan ve mekanlardan bağımsızlaşması uzun vadede daha “küçükler” için başka kapıları da açıyor: Yoksa yakında bildiğimiz okullara ihtiyaç kalmayacak mı?
Şu sıralar eğitimciler arasındaki en önemli tartışmalardan biri de lisans altı öğrencilerin bireyselleştirilmiş eğitimi nasıl uygulayabileceği… Bu soru pek çok anne-babanın da kafasını karıştırmaya aday. Öyle ya, henüz 14-15 yaşındaki bir çocuk nasıl olur da gerçekten ne istediğine karar verir de, eğitimini buna göre kendi başına düzenler?
Son zamanlarda erken yaşta eğitimin ve çocukların daha özgür bir yaşam/öğrenme ortamında kendi ilgi ve ihtiyaçlarına göre öğrenerek büyüdüğü alternatif eğitim yaklaşımlarının neden bu kadar öne çıktığını hiç düşündünüz mü? Belki de soruyu tersten sormak gerekir, 14-15 yaşına gelmiş bir insanın neye ihtiyaç duyduğunu, nelerin ona ilginç geldiğini bilmiyor olması daha garip değil mi?
Özet: three social trends that will influence education in 2014
onlinelearninginsights.wordpress.com