Sinema sektöründe her film ne yazık ki hak ettiği değeri görmeyebiliyor. Bildiğiniz gibi, bu durumun aslında filmin kalitesiyle pek de ilgisi olmuyor. Hele konu bilim kurgu olduğunda, görsel şölen ve bunun pazarlanması oldukça önemli olabiliyor. İşte belki doğru şekilde pazarlanamadıkları belki de ana akım sinemanın dışında bir anlatıma sahip oldukları için geri planda kalmış bu filmlerden, 2000'li yıllarda çekilmiş kaliteli örnekleri sizin için derledik!
Matematikçi George Barber (Tom McCamus) garip rüyalar görmeye devam etmektedir. George rüyalarında, bir barda sürekli Joyce (Tilda Swinton) adlı bir kadın ile tanışmaktadır. Bu rüyada aynı zamanda, kayalık bir sahilde taşları hareket ettiren bir grup adamı ve gerçek hayatta bir sinir bilimci olan Rehber'i de (Gabriel Gascon) görmektedir. Kurbanlarından beyin çalan bir seri katilin ortaya çıkmasıyla, karakterlerin yollarını birbirine bağlanacaktır... Film, bir yandan seri katille ilgili hikaye aracılığıyla gerilimi aktarırken; diğer yandan, insan beyninin rolünü, üstün hayal gücü ve yaratma kapasitesini araştıran felsefe ve bilimle ilişkili bir tema sunmaktadır.
Çete savaşı sırasında bir rakibi ortadan kaldırmak için Mizuki adlı bir kiralık katil tutulur. Aynı çetenin bir üyesini öldürmek için de Shuuichi adında başka bir katil tutulur. Sonrasında yaşanan olaylar sebebiyle, her iki katil de saklanmaya ve çocukluklarını geçirdikleri adaya geri dönmeye karar verirler. Teknede, Shuuichi'yi çete üyesinin infazı sırasında gören Mizuki, onunla yüzleşir. Bu yüzleşme sırasında katillerimizin aslında çocukluk arkadaşları olduğu anlaşılır...
Gelecekte, Metropolis isimli gözalıcı şehirdeyiz. Kötü yürekli Duke Red yeni inşa ettirdiği stilize kulesi Ziggurat'ın tepesinden dünyayı yönetmek istemektedir. Tüm robotlardan nefret eden çılgın adam Ziggurat sayesinde tek bir düğmeye basarak tüm dünyadaki makineleri çalışamaz hale getirmeyi ummaktadır. Bir yandan da kaçak bilim adamı Dr. Laughton'a gizli bir laboratuvar vermiş, ölmüş kızını örnek alacak çok güzel ve kusursuz bir robot olan Tima'yı sipariş etmiştir. Duke'ün tekinsiz bir manyak olan oğlu Rock laboratuarı keşfettiğinde kıskançlık krizine girer ve ortalığı yakıp yıkar. Bu arada Japonya'dan Dedektif Shunsaku ve yeğeni Kenichi şehre gelirler. Amaçları Laughton'u enselemektir. Kenichi, Tima'nın gerçek bir insan olduğunu sanarak onu yıkımdan kurtardığında yeni bir kovalamaca başlar... ve de çok güçlü bir aşk! Fritz Lang'in 1927 yılı yapımlı aynı adlı başyapıtından esinlenen Osamu Tezuka'nın klasikleşmiş çizgi romanına dayanan ve Japon animasyonunun ustalarından olan Rintaro'nun imzasını taşıyan 'Metropolis', çizgisel âlemin beyazperdedeki benzersiz uzantılarından biri.
Not: Filmin tanıtım metni Sinemalar.com'dan alınmıştır.
Üçüncü Dünya Savaşının yaralarını zor da olsa sarmayı başarabilmiş yakın geleceğin dünyasındayız. Savaşın travmasını üzerinden atamamış olan hakim totaliter sistem, barışı korumak adına insanların duygularını baskı altına almaktadır. Sanatsal nesneler bulundurmak veya sanatla ilgilenmek yasaktır. Duyguları tetikleyecek hareketler ya da açığa vuracak davranışların cezası çok büyüktür. Üst düzey bir güvenlik elemanı olan Rahip John Preston (C. Bale) kurallara karşı gelenleri bulup yok etmekle görevlendirilmiştir. Ancak, günün birinde Preston kimliğinden uzaklaşmaya başlar... Biçimsel olarak Matrix’e, öyküsü ile de Fahrenheit 451’e yakın olan film, distopik bilimkurgu filmleri arasında ışıl ışıl parlıyor.
Not: Filmin tanıtım metni Sinemalar.com'dan alınmıştır.
Morgan Sullivan, mutsuz evliliği ve sıkıcı yaşantısını değiştirmek isteyen bir muhasebecidir. Bir gün karşısına DigiCorp isimli şirket için endüstriyel casusluk yapma fırsatı çıkar. Yeni bir kimlik verilen Morgan, çeşitli fuar ve seminerlere katılarak firmalar ve ürünleri hakkında gizli bilgiler toplamaktadır. Bu görevlerinden birinde tanıştığı Rita adlı güzel ve çekici kadın, ona aslında DigiCorp’un sahte görevlerle ajanlarının beynini yıkamakta olduğunu açıklar. Rita, Morgan’ı bir başka ajan olan Frank Calloway ile tanıştırır ve DigiCorp’un rakibi olan Sunways’le çalışması teklif edilir. Artık Morgan, çift taraflı bir ajan olmuştur. Fakat içine düştüğü bu karmaşık durum, hayatını bir kabusa çevirmiştir. Rita ve onun gizemli patronu Sebastian Rooks’un yönlendirmeleriyle, eğer son görevini başarabilirse kurtulacağını ummaktadır.
Not: Filmin tanıtım metni Beyazperde'den alınmıştır.
23'üncü yüzyılın başları... New York şehrinin üçüncü seviye bölgelerinden birinde mavi saçlı, mavi gözyaşı ile ağlayan bir kadın yaşamaktadır. Adı Jill Bioskop'tur. Horus; şahin başlı tanrı, evrenin diğer ucundan onunla buluşmaya gelecektir... Fakat onun bundan henüz haberi yoktur. Lordlar Horus'u ölüme mahkum etmişlerdir. Yaşayacak sadece 7 günü kalan Horus, bu zaman içinde Jill'i şehrin labirentlerinde bulup baştan çıkarmalıdır. Bunu gerçekleştirebilmek için bir insan bedenine ihtiyacı olan Horus, eski bir politik suçlu olan Alcide Nikopol'ü seçer. Nikopol 30 yıl önce New York'un bölümlere ayrılması ile ilgili detaylı bilgiye sahip olduğu için dondurularak cezalandırılmıştır. Horus, Nikopol ve Jill Bioskop... Bedenleri, sesleri ve hatıraları birbirine karışmış garip bir üçlü. Beklenmeyen ve ortaya çıkan tek şey ise aşk... Bu arada tanrıların piramidi Manhattan'ın gökyüzüne varmıştır. Uzaylılar gökdelenlerin tepesinde gizli bir plan yapmakta ve birinci seviyede insan olmayan bir seri katil sokaklarda dolaşmaktadır. Tüm bu olaylar, seçimlerin yaklaşmakta olduğu şehrin senatörü Kyle Allgood Jr. ve yarı hayatlı polis memuru Jonathan Froebe'yi korkutmak ve harekete geçirmek için yeterli olmuştur...
Not: Filmin tanıtım metni__ Sinemalar.com'dan alınmıştır.
Fransız hükümeti şehrin en fakir ve suç oranı yüksek mahallerine karşı çözümü, bu mahallelerin etrafına kalın duvarlar örmekte bulur. Duvarların içerisinde orman kanunu geçerlidir. Eski mahkum Leito (David Belle) mahallenin uyuşturucu çetesine ve onun lideri Taha Bermamud'a (Bibi Naceri) karşı savaş vermektedir. Damen (Cyril Raffaelli) ise başarılı bir sivil polistir. Taha'nın çetesi, yeni üretilmiş, tahrip gücü son derece yüksek bir bombayı çalar. Bölge 13 içerisinde bir yerde saklı olan bombanın patlamasına sadece 24 saat vardır. Bombayı bulmak Leito ve Damien'e kalmıştır. İkili bir yandan da Taha'nın çetesini yenmek zorundadır...
Not: Filmin tanıtım metni Sinemalar.com'dan alınmıştır.
Dünya tamamen karanlığa gömüldü. Bu sonsuz gecede, güneşin parıltısı yalnızca 15 saniye... Bu karanlık atmosfer içinde film, Ulusal Bilim Müzesi'nde yaşayan ve çalışan, görevi böcekleri toplamak ve kataloglamak olan bir böcek bilimci Oscar'ın (Fabrice Rodriguez) günlük hayatına eğiliyor. Bilinç akışını taklit ederek ilerleyen Nuit Noire, mecazi anlamda sindirilmesi zor bir film. Boş zamanda, çerezlik bir film isteyenleri oldukça zorlayacak olan film, Lynch ve Cronenberg'i sevenler için ise muhteşem bir tercih olacaktır.
Yakın gelecekte totaliter bir toplumda yer altı dedektifi olan Bob Arctor, küçük ölçekli bir grup uyuşturucu kullanıcısı ile birlikte çalışmaktadır. Subsance D adlı beyine hasar veren bir uyuşturucu türünün esas büyük mümessiline ulaşmaya çalışırlar. Bob’un görevi New Path Şirketi’nin desteği ile yürümektedir. Bob, kendi kimliğini yitirmeye başlayıp da şizofrenik davranışlarda bulundukça zihin koşullarının test edileceği bir takım kontrollere girer. Ortada aynı kişiye ait farklı kimlikler dolaşmaktadır... Philip K. Dick'in en sevilen romanlarından ''A Scanner Darkly'', gerçek oyuncular üzerine gelişmiş bir animasyon tekniği ile hayat buluyor.
Not: Filmin tanıtım metni Beyazperde'den alınmıştır.
Yalnızca ruh doktorlarının kullandığı bir icat olan özel makine, kimliği belirlenmeyen kişiler tarafından çalınır. Bu makinenin özelliği, onu kullanarak doktorların, hastalarının bilinçaltlarına ve rüyalarına erişebilmesi ve burada olup bitene tanık olabilmesidir. Haliyle durum oldukça tehlikelidir. Yanlış ellerde olan makine yüzünden insanlığın rüyaları ortaya çıkacak ve gerçekliklerin yerini bu rüyalar almaya başlayacaktır. Genç ve idealist terapist Paprika'ya düşen ise bu kabusu sonlandırmaktır. Paprika gerek orijinal hikayesi gerekse çarpıcı kurgusuyla oldukça dikkat çeken bir yapıt.
Not: Filmin tanıtım metni Beyazperde'den alınmıştır.
Yıl 2057. Güneş ölüyor ve buna bağlı olarak da Dünya yok olmakta. Bir grup astronot, Güneş'i yeniden hayata döndürmek üzere göreve gönderilirler ancak başarısız olurlar. Yedi yıl sonra bir başka ekip aynı misyonla gönderilir. Bu, Dünya için son umuttur. Icarus II adlı uzay gemisi, ekibin başında Kaptan Kaneda ile yola çıkarak, taşıdıkları nükleer başlıkla Güneş'in yeniden hareketini sağlamayı hedef almışlardır. Herkes nefeslerini tutmuş bu ekibi beklerken aniden bağlantı kesilir. Ekip, Güneş ile baş başadır artık... Trainspotting ile ün salan yönetmen Danny Boyle, bu bilimkurgu filmi ile izleyicileri heyecan ve gerilim dolu anlara sürüklüyor.
Not: Filmin tanıtım metni Beyazperde'den alınmıştır.
Ikigami, hükümetin 'refah yasası'nı uyguladığı distopik bir toplumda gerçekleşmektedir. Bu yasaya göre, 18-24 yaş aralığındaki 1000 rastgele vatandaş arasından çekilen zorunlu bir piyangoyla, bu kişiler içinden kimin devlet için öleceği belirlenmektedir. Ölüm, önceden belirlenmiş bir tarih ve saatte, kişilere erken yaşta enjekte edilmiş bir nano kapsülün patlamasıyla gerçekleşmektedir. Yasanın amacı, yaşamın geçici doğasına ilişkin korku yaratarak, nüfusa yaşamın takdirini aşılamaktır. Seçilen kişi, cezadan 24 saat önce bir “ikigami” (ölüm mektubu) almalıdır... Toplumun bir bütün olarak işleyişini ve rastgele seçilmişlerin koşullarını anlatan filmde tanık olunan şey, otoriter devletlerin makro ve mikro sonuçlarının ikili bir temsilidir.
José (Héctor Garcia) adlı bir sistem mühendisi, cildinde 'litomiyaz' adı verilen henüz sınıflandırılmamış bir hastalığın belirtilerini keşfeder. Bu hastalık, açgözlü bakterilerden oluşan ikinci bir cilt tabakası oluşturur. José, şehrin her yerinde kendisinin birçok kopyasının tıpkı kendisi gibi enfekte olduğunu keşfedince işler saçma ve şiddetli bir hal alacaktır; dahası, bu görsel ikizler birbirlerini yok etmek için şiddetle uğraşmaktadırlar... Óscar Campo'nun yazıp yönettiği film, ilginç bir bilimkurgu, kara komedi ve gerilim karışımını bir araya getiriyor.
Kohei, klonlama ile ilgili deneysel bir programa katılmaya karar veren bir astronottur. Erken ölümü durumunda, Kohei'nin bedeni ve zihni yenilenecektir. Bununla birlikte, bilim kusurlu bir disiplindir ve beklenmedik olaylar her zaman köşede beklemektedir... Sinemaya bir aşk mektubu sayılabilecek kusursuz teknik üslubunun yanı sıra film, insan zihninin karmaşıklığını ve duygularını oldukça iyi işlemektedir. The Clone Returns Home, beden kavramı ve hafıza unsuru ile ilgili alt temaları, yaşam ve ölüm ikiliğinin ele alındığı bir fon içerisinde işlemektedir.
Bir kitap dükkanındaki satılık tüm eserler gizemli bir şekilde “1” adlı bir kitapla değiştirilir; bu gizemli eserle ilgili hiçbir yazar veya yayıncıdan söz edilmemektedir. Kitap, dünyada tek bir dakika içinde olan her şeyi açıklayan tablolar halinde düzenlenmiş istatistiksel bilgiler içermektedir. Bu gizemli görünüme ışık tutmak için bir polis soruşturması başlatılacaktır... Bilim kurgu yazarı Stanisław Lem'in “Bir İnsan Dakikası”ndan ilham alan “1”, tek bir kişiye karşı var olan her şeyin muazzam büyüklüğü göz önüne alındığında, gerçekliğin insanlar tarafından nasıl algılanabileceğine ve bu algının ne kadar kusurlu olabileceğine dair bir araştırma orta koyuyor. Sürekli olarak hayal ile gerçek arasında gidip gelen film, izledikleri görüntülerin gerçekliğini yargılamak zorunda kalan izleyicilerini hipnotize ediyor.
8 yetenekli aday, gizemli ve güçlü bir şirkete girebilmek için son aşamaya gelmiştir. İçlerinden en iyisi hazırlanan sınavı geçerek işe başlayacaktır. Katılımcılar penceresiz bir odaya sokulur. Önlerinde bir kağıt ve kalem bulunan katılımcıların cevaplaması gereken sadece 1 soru vardır. Yönetici tüm kuralları anlattıktan sonra odadan çıkar ve seksen dakikalık süre başlar. Fakat büyük bir sorun vardır; ortada cevap verilebilecek bir soru yoktur. Exam, minimalizmi ve sade estetiğiyle dikkat çekiyor.
Not: Filmin tanıtım metni Beyazperde'den alınmıştır.
Clive ve Elsa bilimsel alemlerin ve teknoloji dünyasının iki parlak yıldızıdır. Uzmanlık alanları DNA kopyalamak, farklı yaşam formlarının DNA'larını birleştirerek melez canlılar yaratmak gibi 'yaratıcı' çalışmalardır. Bilime olan aşkları da en az birbirlerine olan aşkları kadar sağlamdır. Ancak çalışmalarını artık bir adım daha ileriye taşımanın zamanı geldiğine inanmaktadırlar: İnsan DNA'sını kopyalamak! Ancak yürüttükleri projenin finansörleri bu aşamaya gelindiğinde çeşitli tutuculuklar da kendini hissettirecektir... Sponsorlar, insan DNA'sı ile deneyler yapılmasına karşı çıkar ve Clive ile Elsa projeyi gizlice yürütme kararı alırlar. Elde ettikleri sonuç Dren'dir; inanılmaz bir melez mahluk olan Dren normal insan bebeklerinden çok daha hızlı gelişmeye başlar ve birkaç ay içinde bir yetişkin haline gelir. Clive ve Elsa bir deney ürünü olan insan ve hayvan karışımı yaratıkları Dren'i gözlerden uzak tutmaya çalışırken, bu tuhaf yaratıkla aralarında bilimin çok ötesinde duygusal bağlar da oluşur. Ancak geçen zamanla birlikte Dren, bu ünlü çifte hayatlarının hem en çılgın hayalini hem de en büyük kabusunu yaşatmaya başlayacaktır.
Not: Filmin tanıtım metni Beyazperde'den alınmıştır.
Astronot Sam Bell, Lunar Industries ile üç senelik bir kontrata imza atmıştır. Sözleşmede gezegenimizi besleyen önemli enerji kaynaklarından olan Helium-3'ü keşfetmek üzere Ay'ın karanlık bir köşesine gönderilmesi yer almaktadır. Bu meşakkatli görevde yalnızlık artık onun kaderi olacaktır. Görevi esnasında başına talihsiz bir kaza geliverir. Uydu bağlantısının da kopmasıyla tüm iletişimi kaybeden Sam'i zor zamanlar beklemektedir. Neyse ki Ay'da çekmek zorunda olduğu çile günlerinin sonlarına yaklaşmıştır ve evine dönüp eşi ve kızıyla özlem gidermeye ramak kalmıştır. Sonunda Sarang üssünden ayrılacak ve bir robot olan Gerty'den başka kişilerle konuşabilecektir. Tabii ki şanssızlıklar Sam'in peşini bırakmaz çünkü bu defa da sağlığından olmuştur. Sam, halüsinasyonlar görmeye başlar ve hafızasını da yitirmeye, oraya nasıl geldiğini dahi unutmaya başlar. Sam o andan itibaren etrafında neler olup bittiğini anlamak için savaşmaya başlayacaktır...
Not: Filmin tanıtım metni Beyazperde'den alınmıştır.