1952 Londra'sında Beş Günde Binlerce Kişinin Canını Alan Ürkütücü Doğa Olayı: Öldüren Sis

Londra, 5 Aralık 1952'de uyandığında, haftanın son iş günü için gözlerini temiz bir gökyüzüne ve rüzgarsız bir güne açıyordu. Şehirde kış, bu sene bir hayli çetin geçiyordu. Bu nedenle gökyüzü temiz olsa da, evlerin bacalarından dumanlar tütmeye devam ediyor ve fabrikalardan çıkan dumanlarla birleşip atmosferde kayboluyordu.

Saatler ilerler ve öğle vaktine yaklaşılırken, Londra ile parlak gökyüzü arasına sis tabakası girmeye başlıyordu.

Londra, yıllardır sis olaylarına alışkındı. Hava kirliliğinin boyutlarının herkes farkındaydı, ancak ne kadar yoğun olsalar da, sisler artık Londralılar için haber niteliği taşımıyordu.

Fakat bu kez kente çöken sis, Londra için bir anekdottan çok daha fazlası olacaktı.

Günlük hayat devam ederken, kentin üstünde bir antisiklon meydana gelmişti. Yoğun bir yüksek basınç dalgası, kentin üstünü tamamen kaplamış ve kentin havasını adeta hapsetmişti. Altta hapis kalan bu kirli hava, rüzgar da esmeyince dağılamamış ve tüm kenti adeta bir fanusun altında kalmış hale getirmişti.

Londralılar bu durumdan habersiz mesailerini tamamlamış ve hafta sonunun keyfini çıkarmak üzere evlerine dönmeye başlamıştı.

Karanlığın çökmesiyle iyice soğuyan havada, evlerin bacalarından tüten dumanlar da iyice artmıştı. Bütün gün tüten sobalar neticesinde kenti çevreleyen fanusun altında yoğun bir duman birikmiş ve artık zemine kadar ulaşmıştı. Göz gözü görmüyor, trafik ilerlemiyordu. Çoğu insan arabasını yolun ortasında terk edip yürüyerek evlerine gitmek zorunda kalmıştı.

Sis dağılmak yerine, giderek yoğunlaşıyordu.

Görüş mesafesi 25 santimetreye kadar inerken, sis tabakası binaların içine sızmaya başlıyordu. British Museum'da çalışan görevliler, raflarda siyahlıklar olduğunu gözlemliyordu. Sinemalarda oynanan filmler, seyircilerin perdeyi göremez hale gelmesi nedeniyle yarıda kesilmişti. Konserler, seyirciler nefes bile alamaz hale gelince iptal edilmişti.

Ertesi sabah hafta sonuna uyanan Londralılar için, artık gün ışığı bile çok zor görülür hale gelmişti.

Kent sabah saatlerinde bile neredeyse karanlığa hapsoluyordu. Geceden beri radyoda ölüm haberleri konuşuluyor, ancak sokaklarda ambulanslar bile hareket edemediğinden çıt bile çıkmıyordu. Cumartesi gecesi, sisin ilk 24 saati geçilirken 500'den fazla kişi hayatını yitirmişti.

Nefes bile almakta zorlanan insanlar, kaybolma korkusuyla dışarı bile çıkamıyorlardı.

Özellikle yaşlılar ve solunum sıkıntısı çeken insanlar başta olmak üzere, pek çok insan yatağında hayatını kaybediyordu. Kalanlar ise hastanelere ulaşmaya çalışıyordu. Hemşireler, sisin önlüklerinin içine kadar sızdığını ve kıyafetlerinde siyah lekeler oluşturmaya başladığını söylüyordu.

Gaz zehirlenmelerinden insanlar adeta boğularak ölürken, binlerce hayvan da telef olmuştu.

Önlerini göremeyen kuşlar binalara çarpıp ölüyor, et pazarları için yetiştirilen hayvanlar ise nefessiz kalıp telef oluyordu. Sonraları, hayvanların ciğerlerinin simsiyah olduğu gözlemlenecekti.

Şehirde yalnızca metro sistemi işler halde kalırken, sokaklarda suç oranları da hızla artmıştı.

Binaların iç ve dış yüzeylerinde is lekeleri oluşuyordu. Sis, iyiden iyiye yeşil-sarı karışımı bir renge bürünmüştü. Kentte, İkinci Dünya Savaşı'ndan kalma borçların ödenmeye çalışılması yüzünden ülke çapında yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle yalnızca en ucuz kömürler kullanılıyor ve bu da havayı iyice ölümcül hale getiriyordu. Bacalardan çıkan ve havadaki nem ile birleşen sülfür dioksit gazı sonucunda, 800 tondan fazla sülfürik asit oluşup şehre yayılmıştı. Bunun yanı sıra her gün, kentte 2000 ton karbondioksit ve 140 ton hidroklorik asit birikiyordu.

9 Aralık gününe gelindiğinde, esmeye başlayan rüzgar yoğun sis tabakasını Kuzey Denizi'ne doğru sürüklemeye başladı.

Sis, 4000 kişinin canını aldıktan sonra dağılıyordu. Sonraki zamanlarda yapılan araştırmalar, o beş günde ölü sayısının 10 bini geçmiş olabileceğini söylüyordu. Üstelik devam eden aylarda, bu sise bağlı olduğu tahmin edilen pek çok ölüm yaşanmıştı. Yüz binlerce insan ise, hastanelik olmuştu.

Birkaç gün sonra yağan yağmur, adeta siyaha boyanmış şehri temizlerken, arkada dayanılmaz da bir koku bırakacaktı.

İlerleyen günlerde ölülerini defnetmek isteyenler tabut ve çiçek bile bulamaz hale gelecekti.

Öldüren Sis, hava kirliliğinin zararlarına dair çok acı bir uyarı olmuştu. Sonraları, bu konuda pek çok regülasyon yürürlüğe girecek ve yoğun sisler Londra'ya tekrar tekrar dönecek olsa da, aynı sonucun bir defa tekrarlanmaması için önlemler alınacaktı.

Popüler İçerikler

Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
YORUMLAR
10.08.2020

Dönem dönem insanoğlu felaketler yaşıyor.Bize de korona virüs denk geldi.

10.08.2020

Böyle bir film vardı sonunda tek mermi kaldığı icin adam kızını vuruyordu, kız ölüyordu, sonra askerler kurtarmaya geliyordu 😬😬

10.08.2020

stephen king - sis romanından uyarlanan aynı isime sahip film

10.08.2020

Doğanın tepkisi her zaman acı oluyor. Bir belgeselde de bir yerdeki krater gölünden karbondioksit salınıp çevredeki herkes ölmüştü. İlk zamanlar tespit edilememişti. Bu arada yazının son cümlesindeki "-tekrarlanması" kelimesi sanırım "tekrarlanmaması" olması gerekiyor.

10.08.2020

Evet dikkatiniz için çok teşekkürler, kelimeyi düzelttim...

TÜM YORUMLARI OKU (13)