16 Yaşında Kurşunlandı! Yılmadı G.Saray'a Transfer Oldu

Galatasaray'ın 16 yaşında diz kapağından kurşunlanan yeni yıldızı Veysel Sarı'nın ilginç hikayesi okuyanları hayrete düşürüyor.

Galatasaray'ın 16 yaşında diz kapağından kurşunlanan yeni yıldızı Veysel Sarı'nın ilginç hikayesi okuyanları hayrete düşürüyor. İşte genç futbolcunun Tophane sokaklarından Florya'ya uzanan ilginç hikayesi...

Futbola ne zaman ve nasıl başladın?

Her futbolcu gibi mahalle arasında futbol oynamaya başladım. Kola kutularıyla bile futbol oynardım. Tophane'nin küçük sahasında arkadaşlarla oynarken, Beyoğlu Yeniçarşı'nın antrenörü Rahmi Hoca beni görmüş, beğenmiş. 'Kulübe gel' dedi. O sırada 11 yaşındaydım. Babama danıştım, o da olur verince gittim.

Ailen futbolcu olmanı nasıl karşıladı? Ailende futbol oynayan birileri var mıydı?

Ailemde değil, sülalemde futbolla ilgilenen birini bulmak çok güç. Sadece amcam biraz futbolu takip eder. Bir de abim yaşı itibariyle futbolla ilgileniyor. Hatta beni yönlendiren de abimdir.

Futbola başladığın dönemde zorluklar yaşadın mı?

Tophane'de oturuyorduk, Beyoğlu Yenişarçı takımı antrenmanlarını Halıcıoğlu'nda yapıyordu. Her gün Tophane'den Şişhane'ye yürür, oradan da Halıcıoğlu'na kadar otostop yapardım. Eğer kimse arabasına almazsa, yine yürürdüm. Amatörlüğün şartları zordur. Toprak sahada, çamurun içinde antrenman yapar, kendi eşyalarınızı kendiniz yıkarsınız. Annem o konuda çok kahrımı çekmiştir, sağ olsun.

Peki eğitimini de sürdürdün mü bu arada?

Liseyi Beyoğlu Fındıklı Lisesi'nde okudum. Sonra da Eskişehir'de üniversiteyi kazandım. Turizm Otelcilik Bölümü öğrencisiyim ama profesyonel olarak futbol oynamaya başlayınca okula devam edemedim. Bu nedenle açık öğretimde eğitimimi sürdürüyorum.

Futbola başladığında nereleri hayal ediyordun?

Amatör futbol oynadığım dönemde başımdan kötü bir olay geçti. 16 yaşındayken dizkapağımdan vuruldum. O nedenle ailem futbolu bırakmamı istedi.

Bu olay önemli. Nasıl vuruldun, neden vuruldun, bu konuya girelim istersen.

Tophane'de olur böyle şeyler (gülüyor). Okul çıkışında üç arkadaş yürürken kim olduğunu bilmediğimiz birisi artık ne sebeple olduğunu bilmiyorum ama bize ateş etti. Dizkapağımdan vuruldum. Hemen hastaneye kaldırdılar. Doktor benim yanımda anneme, 'Bu çocuk artık yürüyemez' deyince annem çok kötü oldu. Bende de çok ciddi olamamak gibi bir durum var. Her olaydan gülecek bir şey çıkartırım. Orada da annemler feryat figan ağlarken ben yine gülüyordum. Doktorun 'Artık yürüyemez' sözlerini duyunca, 'Böyle olmayacak, başka bir hastaneye gidelim' dedim. Gittiğimiz hastanede ortopedi mütehassısı bana MR için gece randevusu verdi. Gece yeniden hastaneye gittik ve MR çektirdik. Doktor sonuçları görünce, 'Mucize gibi bir şey, dizkapağına sanki hiçbir şey girmemiş gibi' dedi. Mermi girip çıkmış ama bağlarda veya kemikte hasara yol açmamış. 1.5 ay sonra maça çıkıp, üç gol attım.

Sonrasında da futbolculuk hayallerini gerçekleştirmeyi başardın.

Özellikle bu vurulma olayından sonra, ailem futbol oynamaktan vazgeçeceğimi umdu. Futbolu bırakmamı istiyorlardı. Neredeyse 20 yaşına yaklaşmıştım ama hâlâ amatör kümede futbol oynuyordum. Annem eczacı kalfası olmamı tavsiye ediyordu. Ben de 'Anne bari 1 yıl dershaneye gideyim ve okumayı sürdüreyim' dedim. Dershaneye de yazıldım. Ama içimdeki futbol oynama arzusu ve umudu hiç dinmiyordu. O dönemde Müjdat Yetkiner Hoca aradı. Beni Amatör Millî Takım'dan tanıyordu. 'Dikilitaş'ı çalıştırıyorum, seni de takımımda görmek istiyorum' dedi. Bana o zamanın parasıyla 7 milyar lira verdiler. 19 yaşına gelmiş ve futboldan ilk kez para kazanmıştım. Peşinatımla dershane ücretimi ödedim, sonra kalan taksitlerimi de yine kulüp ödedi. Dikilitaş'ta iyi bir sezon geçirdim ve yeniden Amatör Millî Takım'a seçildim.

Daha önce forvet oynadığını söylemiştin. Eskişehirspor'da ise bu sezon stoper olarak görev alıyorsun. Bu mevki değişikliğinden de söz eder misin bize?

Beyoğlu Yeniçarşı'daki son sezonumda hocam Metin Kurt'tu. İlk geldiğinde fiziğime bakıp, 'Sen stoper oynayacaksın' dedi. Ben de 'Oynayamam hocam' cevabını verdim. Çünkü tabiri caizse kız gibi top oynuyordum o sıralarda. Kafa topuna çıkmazdım, mücadele etmezdim, sadece top ayağıma geldiğinde oynardım. Fakat Haydar takımıyla oynayacağımız bir maçtan önce stoperimiz sakatlanınca Metin Hocam benden o bölgede oynamamı istedi. O maçta stoper oynamaktan keyif aldım. Topu kesmek, uzaklaştırmak veya geriden oyun kurmak bana zevkli geldi. Dikilitaş'ta da ağırlıklı olarak ön libero oynadım.

Amatör takımlardan profesyonel lige, Beylerbeyi'ne geçmen nasıl oldu, seni kim keşfetti?

O dönemde Sinan Vardar beni aramıştı. Denenmeye çıkmamı istedi. Amatör Millî Takım'da iyi maçlar oynamıştım ve beni isteyen kulüpler vardı. Bir de Müjdat Yetkiner Hocam, 'Eğer kendini iyi bir futbolcu olarak hissediyorsan denenmeye çıkmazsın' diye bir nasihatte bulunmuştu. Ben de kendimi iyi hissediyordum ve 'Denenmeye çıkmam başkanım' cevabını verdim. Sinan Vardar bir-iki gün sonra beni arayıp çağırdı ve imzayı attım. Beylerbeyi o dönemde 2B'de yer alan bir takımdı, Galatasaray'ın altyapısı gibiydi ve o kulüpten gelen çok sayıda oyuncu vardı. Amatör kümeden gelmiş bir oyuncu olarak kafamda, 'Acaba oynayabilir miyim?' gibi sorular dolaşıyordu. Ama orada çok çalıştım. Ligde 34 maçın 32'sinde forma giydim. 2 maçta sarı kart cezalısıydım. 3 de kupa maçıyla birlikte 35 resmi müsabakaya çıktım. Benim için çok başarılı bir sezondu ama takım küme düştü.

Takım küme düştü ama sen Süper Lig'e, Eskişehirspor'a transfer oldun. Bu tip çıkış hikâyelerine çok alışık değiliz.

Ben bir anda tavan yaptım. 20 yaşında profesyonel oldum, ertesi sezon da Süper Lig'e geldim. Beylerbeyi ile küme düştükten sonra tatile çıkmıştım. Yeni sezonda 3. Lig'de oynayacağımı düşünüyordum. O dönemde menajerim aradı ve 'Hemen gel, yarın Eskişehir'e gidip imza atıyoruz' dedi.

Peki seni Eskişehirspor'da kim izlemiş ve transferini istemiş?

O dönemde Eskişehirspor'un başında Rıza Hoca vardı. Sanırım başkanımız Sinan Vardar beni önermiş, o da birkaç maçta izletip transferime karar vermiş.

Birdenbire Süper Lig oyuncusu olduğunda neler hissettin?

Eskişehirspor'a geldikten sonra futbolcu olduğumu hissettim. Beylerbeyi'nde bir odada 7 kişi kaldığımız günleri bilirim, Eskişehirspor'da ise bana ait bir odam, banyom ve televizyonum var. Kullandığımız formalar, eşofmanlar çok daha kaliteli, malzemelerinizi kendiniz taşımıyorsunuz. Yani Süper Lig oyuncusu olduğunuzda her şey çok farklı.

Süper Lig'e geldiğinde hiç endişe duymadın mı?

Asla pes etmeyeceğimi biliyordum. Çünkü ben çok zor şartlardan geçerek buraya geldim. Futbol hayatım boyunca çevremde çok yetenekli oyuncular görmüştüm ama hayatları kapris yapmakla geçiyordu. Hocaların onlara bakış açıları da bir süre sonra olumsuza dönüşüyordu. Bense geldiği yeri bilen birisiyim. Bunun için hep çalıştım, çalıştım ve bekledim. Yeri geldi 10-15 hafta oynamadım ama bir forma şansı geldiğinde neler yapabileceğimi biliyordum. Eskişehirspor taraftarlarına 'Bizim böyle genç bir oyuncumuz var' dedirterek kendimi kabullendireceğime inanıyordum. Nitekim o şans geldiğinde de iyi kullandığımı düşünüyorum.

Dediğin gibi ilk sezonunda çok az oynadığını görüyoruz. Uzun süre yedek kaldığın dönemde neler düşündün?

Yedek kaldığım dönemde kendi kendime gözyaşı döktüğüm, duvarların üzerime geldiği dönemleri biliyorum. Ben formayı hak ettiğime inanıyordum ama hocama göre demek ki eksiklerim vardı. Dediğim gibi asla pes etmedim, hep çalıştım. O şansın bana bir gün geleceğine ve benim de nasıl bir oyuncu olacağımı göstereceğime olan inancımı hiç kaybetmedim.

O dönemlerde sana destek verenler var mıydı?

Tabii. Takım içindeki ağabeylerim, özellikle Serdar Özbayraktar ve Sezgin Coşkun bana, 'Sen Süper Lig futbolcususun. Çok çalışıyorsun ve bir gün mutlaka şans bulacaksın, asla pes etme' diyorlardı. Bu sezon da Erkan Zengin ağabeyden aynı desteği gördüm.

Sezonun özellikle son bölümünde sürekli oynayan bir oyuncuya dönüştün. Sence neler değişti de bu düzeye geldin?

Bence değişen tek şey tecrübe. Oynadıkça kendime güvenim geliyor ve oynadıkça yeni şeyler öğreniyorum. Ben idmanda çok fazla gelişebilen bir oyuncu değilim. Ama maç temposunu yakaladığımda kendimi çok daha fazla geliştirebiliyorum. Bülent Hoca beni sol bek oynattı, sonra sağ bek oynattı, daha sonra stoper olarak görevlendirdi. Onun bana duyduğu güveni hissettikçe daha iyi oynamaya başladığımı düşünüyorum. Bülent Hoca içindeki hırsı ve kazanma azmini oyuncusuna çok iyi aktarabilen bir teknik adam. Ben de o hırs ve şevkle yapabileceğimden daha fazlasını verebilmek için çabalıyorum.

Eskişehirspor'a ilk geldiğinde Rıza Hoca seni ön liberoda değerlendiriyordu, şimdi ise adeta takımın jokeri gibisin. Seni savunmanın her bölgesinde izledik. Joker oyuncu olmaktan memnun musun, yoksa kendini en iyi hissettiğin bir mevki var mı?

Hocamız bana, 'Sana farklı mevkilerde görev verebiliyorum ve bu senin açından olmasa da benim açımdan büyük bir avantaj. Teknik adamlar joker oyuncuları sever. Çünkü aksayan her bölgede bu tip oyuncuları kullanabiliriz' diyor. Benim açımdan ise bazen alışmadığım mevkilerde oynamanın getirdiği dezavantajlar yaşanıyor. Ancak yine de üstlendiğim her görevi yerine getirmek için çaba harcıyorum.

Geçmişte forvet ve orta sahada oynamış bir oyuncu olarak topla ilişkilerin oldukça iyi. Günümüz futbolu da topu iyi kullanan stoperler arıyor. Bülent Hoca senden bu nedenle mi stoper olarak yararlanmak istiyor?

Büyük ihtimalle böyle. Dışarıdan bakıldığında da topu iyi kullandığım gözleniyorsa çok mutlu olurum. Bir yandan hava hâkimiyetim iyi, hırslı bir oyuncuya dönüştüm ve fiziksel olarak da güçlüyüm. Bu nedenle kariyerimi stoper olarak sürdürebileceğimi düşünüyorum.

Bundan sonrası için hedeflerin neler?

Sezonun ikinci yarısının ortalarından itibaren sürekli oynamaya başladım. Tabii yeri gelecek oynamadığım zamanlar da olacak. Ama ben hiçbir zaman pes etmeyeceğim ve çalışmayı sürdüreceğim. Asla kapris yapan ve çalışmayan bir oyuncu olmayacağım. Hayatımı kazandığım mesleğime karşı asla saygısızlık yapmayacağım. Başarılı olmanın yolu pes etmeden çalışmaktan geçiyor. Hedefim öncelikle takımımda kalıcı olmak ve önümüzdeki sezon düzenli bir şekilde oynamak. Her sezon biraz daha üstüne koyarak A Millî Takım'a çıkabilirsem bu benim için büyük bir şeref olur.

Para kazanmanla birlikte ailenin hayatında değişiklik oldu mu?

Elbette oldu. Sonuçta kendime yetecek kadar bir para alıyorum ve gerisini aileme bırakıyorum. Çünkü bu yaşıma kadar bana onlar baktı. Babamın geçmişte çektiği çileleri biliyorum ve gelecekte kendi çocuklarımın aynı çileleri çekmesini istemiyorum. Bu nedenle geleceğime de yatırım yapmaya çalışıyorum.

Bize biraz da özel hayatından ve hobilerinden söz eder misin?

Eskişehir'de genellikle takım arkadaşım Alper'le zaman geçiriyorum. Genelde dışarı çıkıp yemek yeriz, yemekten sonra sinemaya gideriz ama vaktimizin çoğu playstation oynayarak geçiyor. Dizi olarak sadece Geniş Aile'yi izliyorum. Kitaplarla da aram fena değil. En son Elif Şafak'ın Aşk Özeti kitabını okudum. Ondan önce de Her Şey Seninle Başlar isimli kitabı okumuştum.

Eurosport

Popüler İçerikler

Türkiye Kaçıncı Sırada? Bir Ankete Göre En Güzel Kadınların Bulunduğu Ülkeler Açıklandı
İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
Mauro Icardi'den Olay Wanda Nara Paylaşımı: ''Evimde 2 Saat Boyunca Beni Taciz Etti''