Osmanlı neden yıkıldı? Çünkü birçok alanda Batı'dan geri kalmıştı...
Kaynak: İslam Ansiklopedisi
Osmanlı neden yıkıldı? Çünkü birçok alanda Batı'dan geri kalmıştı...
Kaynak: İslam Ansiklopedisi
Babası 'av köpeği yetiştiricisi' anlamına gelen Saksoncubaşı Süleyman Ağa. Kendisi de Yeniçeri Ocağı'nın 28. ortasına mensup olduğu için hayatı boyunca bu 'sayı' ile anılır. 1717'de darphane bakanı iken Pasarofça görüşmelerine katılır.
O sıralar Marsilya'daki kolera salgını nedeniyle bir süre karantinaya alınan elçilik ekibinin Paris'te karşılanışı oldukça görkemli olur. Hatta daha önceleri Paris'e gönderilen ve protokol sırasında türlü aksaklıklar yaşayan Müteferrika Süleyman Ağa'nın yaratmış olduğu olumsuz imgeler Çelebi'nin bu karşılanışı ile silinir.
Sefirimiz için düzenlenen tören Le Nouveau Mercure gazetesinde ayrıntılı şekilde yayımlanır. Ressam Charles Parrocel bu görüşmenin tablolarını çizer. Ayrıca bu ilk görüşmeyi tasvir eden bir de madalyon hazırlanır. Çelebi Mehmed ise hediyeler ile birlikte 3. Ahmed ve İbrahim Paşa'nın mektuplarını Kral'a sunar
İlk kez izlediği Thésée Operası karşısında hayretini gizlemeyen Çelebi, operayı sevmiş olacak ki La Tragédie d’Omphale adlı operaya da gider. Ayrıca oğlu Said Efendi ise Les Fêtes Venitiennes Balesi'ni izler.
Hatta birkaç kadınla Versailles dehlizlerinde kaybolur ve tam 3 gün sonra ortaya çıkar. Bunun yanında Said Efendi'nin maddi kültürümüze en büyük katkısı Fransa dönüşünde İbrahim Müteferrika ile birlikte matbaayı kurması olur.
Mehmed Efendi, Paris'te muayenehane, eczane, gözlemevi, halı ve ayna fabrikalarını gezer. Ayrıca sefaretnamesinde özellikle Paris'i geniş şekilde anlatması burayı ayrıntılı şekilde gezdiğini gösterir. Şehirdeki birçok yapının; sarayların, bahçelerin, havuzların planlarını da İstanbul'a getiren Çelebi, Lale Devri yapılarındaki Fransız esintilerinin kaynağı olur.
Şehir ve sokaklar kalabalık. Bu kalabalığın kaynağı erkek ve kadınların sokakta bir arada olmalarından kaynaklanıyor. Sokaklar geniş ve kaldırım taşıyla döşenmiş. Şehrin ortasından Seine Nehri geçiyor ve bu nehir sayesinde 3 ada ortaya çıkmış.
Geriye ise Ahmet Hamdi Tanpınar'ın 'Hiçbir kitap garplaşma tarihimizde bu küçük sefaretname kadar mühim yer tutmaz.' diye bahsettiği sefaretnamesi kalır. İsterseniz oradan iki alıntıyla hem içeriğimizi bitirelim hem de şöyle bir düşünelim: Biz neden geri kaldık?
'(...)Bunlar, teravih kıldığımızı ertesi günü haber almışlar. Yine iftara yarım saat kalınca bir iki bin avret kızlar çıkageldiler. Her biri şekerleme ve çörekler getirdiler. İftar ve taam eyledik. Bunlar gitmezler, saat üçe varınca otururlar. Meğer bunlar namazı beklerler imiş. Çare yok, abdest alup namazı kıldık. Tekrar izin istediler. Her gece gelüp iftar ve taam ile namazımızı temaşa etmek için yalvarır oldular, izin verdük. Cemaatle oturup gece Teravihi tamam eda idüp ilahiler ve tesbihlerle bütün kadınlar bizi seyretti ve hayran oldular.'
'Burada o güne kadar görmediğimiz o kadar çok ilginç eşya ve alet gördük ki; bunların tamamını büyük bir hazineyle toplayabilmeye imkân yoktur. Gezegenleri seyretmek için de şöyle bir dürbün koymuşlardı: Aynası berber aynası kadar büyük, tenekeyi kuyu tulumbası gibi kıvırmışlar. Uzunluğu elli metreden daha fazlaydı. Sanki bir gemi serenini dikine oturtup, başına makara şeklinde bir teneke koymuşlar ve bir âlet asmışlar. O âletin ucuna dürbünle sağlamca bağlayıp, diğer ucuna da kurşunlar ve demirler asmışlar. Mekanik ilmine göre, bir adam o dürbünün ucunu alçağa, yükseğe, öne, arkaya, sağa ve sola rahatça çevirebilir.'