Bu nasıl bir talihsizlik!Nasseri, 1973'te İngiltere'de Bradford Üniversitesi'nde okuyordu. Okul yıllarında son İran Şahı'na karşı kendisi gibi öğrencilerin başlattığı bir protestoya katıldı. İran bu ayaklanmayı hiç hoş karşılamadı ve Nasseri 1977 yılında anavatanı olan İran'a döndüğünde, yurtdışında katıldığı bu ve bunun gibi eylemlerden ötürü ülkesinden sınır dışı edildi. 1981 yılına kadar neredeyse tüm Avrupa'yı dolaştı ve en sonunda Belçika Hükümeti tarafından kabul edildi.Sürgün edildiği için, mülteci konumundaydı. Avrupa ülkelerinde vatandaşlık alması gerekiyordu ve okul yıllarını İngiltere’de geçirdiği için İngiliz vatandaşlığı almaya ve orada yaşamaya karar verdi.Fransa’da Charles de Gaulle Uluslararası Havaalanına gittiğinde, mülteci olduğunu belgeleyen evraklarını bulamadı ve o evraklar olmadan ne başka bir ülkeye girebilir ne de herhangi bir ülkeden çıkması mümkün değildi. Havaalanları 'uluslararası alan' olarak kabul edildiği için herhangi bir ülke sınırı olarak tanımlanmaz. Bu yüzden havaalanında yaşamak veya orada bulunabilmek için herhangi bir belgeye ihtiyacınız yok.1 gün 2 gün geçti derken ufak tefek işler yaparak havaalanında geçimini sağlamaya çalışıyordu. Havaalanında çalışan personelin söylediğine göre, Nasseri havaalanında kalmaktan oldukça mutlu görünüyordu ve hiç gitmek istiyor gibi de değildi. Havaalanında restoranlarda genellikle de McDonald's’da yemek yiyerek yaşamını sürdürmeye başladı. Umumi tuvaletlerde yıkanıp ihtiyaçlarını gideriyordu. Orada kaldığı ve yaşadığı süre içerisinde etraftaki insanları izliyor ve bol bol kitap okuyordu.Çünkü dışarı çıkmasına yani Fransa sınırları içerisinde bulunmasına izin yoktu. Fransız insan hakları konusunda uzmanlaşmış Christian Bourguet adlı bir avukat nihayet Nasseri’nin durumunu fark etti. Bourguet, Nasseri'nin özgürlüğüne kavuşması için elinden geldiğince uğraştı. Christian’ın uzun süren çalışmalarından sonra sonunda bir çözüm yolu buldu. Nasseri'nin mülteci olduğunu gösteren yeni belgeler alması için, kendisinin direkt olarak Belçika'ya gitmesi gerekiyordu ama havaalanından da yasal olarak ayrılması mümkün değildi.Christian Bourguet on yıldan fazla süren uğraşları sonucu 1999 yılında, Belçika'yı Nasseri'ye gerekli olan belgeleri göndermeye ikna etti. Eğer Belçika bu belgeleri sorunsuz bir şekilde gönderirse Nasseri Fransa’da kalabilecekti. Ama gel gelelim olayın en tuhaf kısmı da şu oldu, Nasseri kendisine gönderilen ve tamamiyle gerçek olan belgeleri aldıktan sonra nedense belgelerin sahte olduğunu düşündüğü için evrak işlerini reddetti ve havaalanında kalmaya devam etmeye karar verdi. İşte bu yüzden de havaalanı çalışanları Nasseri'nin yıllarca havaalanında kala kala delirdiğini düşünüyorlardı.İnanması güç ama hastaneye gitmesiyle 1988 yılından beri havaalanından ilk kez çıkmıştı. İyileştikten sonra kendisine havaalanından çıkabilmesi için gerekli belgeler verildi. Nasseri’nin yaşadıkları aslında insanların içinde bulunduğu durumu, siyasi sistem içerisine sıkışmış hayatları açığa vuruyor.Nasseri'nin hikayesi havaalanında 18 yıl boyunca yaşadığı hayatı ilham alan “The Terminal” adlı filmin de konusu olarak piyasaya sürüldü. Film 2004 yılında gösterime girdi ama Nasseri hala havaalanında yaşamaya devam ediyordu. Film yapıncıları bu film için Nasseri ile röportaj yaptı ve hikayesini filmde kullanmak için izin aldılar. 2005 yılında, hayat hikayesi kullanıldığı için kendisine 300.000 ABD dolarının üzerinde para verildi. Söylentilere göre ise parayı yıllar sonra İngiliz vatandaşlığını almak ve yirmi yıldır istediği hayatı kurmak için kullandı.Gerçek Hayattan Uyarlanan Güzel ve Çirkin Masalının Herkesin Merak Ettiği Gerçek KahramanlarıHerkesin Öldüğü Uçak Kazasından Kurtulup Amazon Ormanlarında 11 Gün Geçiren Kadının İnanılmaz HikayesiAman Dikkat! Koşarak Uzaklaşmanız Gereken Narsist İnsanlara Karşı Nasıl Davranmamalısınız?
Adam resmen bug'a düşmüş :D
Lan covid yüzünden bir yıldır çıkamıyoruz kafayı yiyecez 18yil nasıl dayandın?
Türkiye'den iyi.. En azından her gün aynı adamın bet suratını görmek zorunda kalmıyor.