17. Yüzyılda Kocadan Yana Dertli Olan Kadınlara Kökten Çözüm Getiren Profesyonel Zehir Satıcısı: Giulia Tofana

Kendisi için seçtiği meslek kolunun hakkını vermiş diyebilir miyiz?

Arsenik yüzyıllar boyu birini şüphe çekmeden ortadan kaldırmak için en ideal yol olarak görüldü. Özellikle 17. yüzyılda, boşanmak gibi bir tercihin söz konusu bile olmadığı dönemlerde…

Malumunuz, o zamanlar aşk evliliklerine denk gelmek pek de mümkün olmuyordu. Yapılan evliliklerin hemen hepsi ailelerin çıkarları göz önüne alınarak ayarlanıyor, kadınlar ise rızası alınmadan ölene kadar mutsuzluğa mahkum ediliyordu.

İşte bu yüzden kocasını zehirlemek isteyen kadın sayısı azımsanacak gibi değildi. Arseniğin ise popüler bir tercih olduğunu zaten yukarıda da belirttik.

Kadınların arsenik için çaldığı kapı, iş tanımında "profesyonel zehir satıcısı" yazan Giulia Tofana'ydı. Tofana, kendisi için oldukça ilginç bir meslek kolu seçse de onu bir nevi 'kurtarıcı' olarak gören çoktu.

Kadınların kötü giden evlilikleri ve istismarcı kocalarından kurtulmaları için bir nevi amme hizmeti sunuyordu da diyebiliriz kendisi için. Tofana’nın müşterileri genellikle görücü usulü olarak, çıkar ilişkileri için evlenmeye zorlanan kadınlardı. 

Boşanma gibi bir durum söz konusu olmadığı için çareyi Giulia Tofana'nın hizmetlerine başvurmakta buluyorlardı. Tofana'nın sunduğu hizmetin başarı oranını tahmin edersiniz herhalde, size burada kendisini anlattığımıza göre.

Arsenik, kurşun ve güzelavrat otunun karışımından oluşan ve "Aqua Tofana" yani "Tofana Suyu" adını verdiği zehri piyasaya sürüp büyük bir imparatorluk kurdu Giulia.

Aqua Tofana'yı satarken yakalanmamak için kozmetik ürünleri pazarlıyor gibi yapıyordu. Taktiği başarılı oldu ve Giulia uzunca bir süre yakalanmadı. Yıllarca diğer kadınlara zehir satarak para kazanan bu kadın, tarihteki en başarılı seri suçlulardan biri oldu; 600 belki de çok daha fazla kişi Giulia'nın zehrinden nasibini aldı.

Ta ki kaderin cilvesiyle 'soğuk bir kase çorba' yüzünden yaptığı fark edilene kadar...

Tofana'nın zehrinin yalnızca birkaç damlası, kurbanları öldürmeye yetiyordu. Lakin bu zehri satın alan kadınlar şüphe çekmemek için dozu günlere hatta haftalara yayıyorlardı.

Bazılarının kendisine 'Zehir Kraliçesi' adını taktığı Giulia'nın kimliği, her nasılsa gizli kalmayı başarmıştı. Zehir iki farklı şekilde satılıyordu. Biri pudra olarak diğeri de Aziz Nicholas resimleri olan küçük şişelerdi. 

Bir söylentiye göre Aziz Nicholas vaktiyle genç kızların çeyiz parasını ödemeye yardımcı olmaktaydı, belki de Giulia'nın şişelerin üzerinde kendisini resmetmesinin sebebi budur, kim bilir?

Her iki şişe de bir kadının şifonyerindeki diğer losyonlarla parfümlerin arasına kolayca karışıyordu. Kimseye, özellikle de erkeklere şüpheli görünmüyordu ve zehri uygulamak çok kolaydı; herhangi bir yemek veya içkinin içine bir iki damla...

Giulia'nın zehri başlangıçta soğuk algınlığı belirtilerine çok yakın belirtiler ortaya çıkarıyordu. İkinci ve üçüncü doz sonrası kusma, mide yanması ve diğer sindirim sistemi rahatsızlıkları başlıyordu.

Dördüncü dozdan sonra ise kadınlar amaçlarına ulaşıyordu, üstelik otopsi yapılsa bile kanda zehre dair hiçbir belirti bulunamıyordu. Kocası ölüm döşeğinde olan kederli bir dul rolüne bürünen kadınlar, bu şekilde kanuna yakalanmadan onları sorunsuz şekilde ortadan kaldırabiliyordu.

Giulia, 50 yıldan fazla bir süre bu zehri satarak para kazandı. Ama 1650'lerde kocasını öldürmek için içtiği çorbaya Giulia'nın zehrinden döken bir kadın pişman olup çorbayı içmemesi için kocasına yalvarınca işler tersine döndü. Kadın yaptığı şeyi itiraf edince kocası onu yetkililere teslim etti ve Giulia'nın zehir imparatorluğunun seyri o günden itibaren değişti.

Kadın sorgu sırasında zehri Giulia'dan aldığını itiraf etti. Bu itirafın ardından yaşananlarla ilgili ise birkaç farklı versiyon var.

Bunlardan en yaygın olanında anlatılanlar şöyle:

Emekli olup şehirde sakin bir hayat yaşamaya başlayan Giulia'ya idam edileceği haberi geldi. Kendisi kaçsa da kızı ve çalışanları yakalanıp öldürüldü. 

Bir kiliseye sığınan Giulia'yla ilgili şehrin sularını zehirlediği dedikodusu ortaya atıldı ve kilise, Giulia'yı yetkililere teslim eti. Giulia başta çok direndi ancak yetkililer, 1633-1651 yılları arasında 600'den fazla erkeği zehirlediğini itiraf edene kadar ona işkence yaptı.

Giulia, kızı ve üç çalışanı gibi idamla karşı karşıya kaldı. Ölüm cezasının uygulanmasının ardından yetkililer, kadının cesedini ona yardım eden kilisenin duvarına geri fırlattı. Din adamları, kalıntılarını elleriyle çıkarmak zorunda kaldılar.

Giulia’nın müşterilerinden bazıları da cezalandırıldı.

İşin arkasındaki beyin olan Giulia'nın itirafından sonra, birkaç Aqua Tofana alıcısı işlemden haberdar olduğunu reddetti. Tozlarının veya şişelerinin sadece kozmetik amaçlı olduğunu iddia ettiler.

Diğer alıcılar o kadar şanslı değildi. Yetkilileri Aqua Tofana'larının sadece makyaj yapıldığına ikna edemeyenler hapse atıldı veya idam edildi. 

Tofana’nın bazı suç ortakları da Palazzo Pucci zindanlarına gömüldü. Ama zehir bu insanların ölümünden sonra bile yaşamaya devam etti. 

Oldukça ilginç bir yaşam öyküsü, sizce de öyle değil mi?

Bu içerikler de ilginizi çekebilir👇

Hastanede Yaşadıkları En Acayip Olayı Anlatıp Sağlık Çalışanı Olmanın Zorluğunu Bize Yeniden Hatırlatan Takipçilerimiz
Gece Sıcak Yatağınızda Yatarken Bir Anda Beyninize Üşüşerek Sizi Uykusuzluğa Sevk Edecek 13 Düşünce
Nasıl da Kandırıldık! Son Günlerde Herkesin Doğru Sanıp Paylaştığı Ancak Yanlış Olduğu Ortaya Çıkan Haberler

Popüler İçerikler

ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
Türkiye Kaçıncı Sırada? Bir Ankete Göre En Güzel Kadınların Bulunduğu Ülkeler Açıklandı
İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
17.01.2021

Bence şimdiki türk kadınlarının da ihtiyacı olan tek şey bu, kadınlar öleceğine olmayan kanunlardan cesaret alan katil adayı erkekler gebersin daha iyi 👍🏽

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ