İstanbul'da yaşamanın bir beyaz yakalı için gerçek bedeli ne? 140journos'un hazırladığı İstanbul'un Bedeli isimli belgeselin ilk bölümünde Onur Serttaş anlatıyor...
İstanbul'da yaşamanın bir beyaz yakalı için gerçek bedeli ne? 140journos'un hazırladığı İstanbul'un Bedeli isimli belgeselin ilk bölümünde Onur Serttaş anlatıyor...
istanbul gibi bir şehir bulmak zor tabi ama gel görki istanbulun bu yükü kaldıracak gücü kalmadı yakındır çöküşü yaşanamaz bi hal almaya başladı istanbul ya bu 4 mevsimi yaşayan istanbul bu kız zehir gibi geçti yazdan bahsetmiyorum bile sonra efendim 3. havalimanı dağın başında cami bilmem ne askeriyeleri şehir dışına alalım çünkü oralarda yeşil onlarıda katletmek lazım yakındır o 4. leventteki askeriye alanında bi yangın diceklerki sıcaktan sonra imara aç dik binaları lan dubai gibi görünüyoruz hint fakiri gibi yaşıyoruz aq insanı düşün biraz lan kime şov yapıyosun
Ben kaçalı 10 sene oluyor ohhhhhh diyorum dünya varmış ne mide ağrısı kaldı ne stres amk .
İstanbul'un hiç ele alacak yeri kalmamış. Madem bu kadar şikayet.. Köyünde kalıp organik sebze üretip satacaksın o zaman. Yollar boş, nüfus az, ağaçlar var, hava temiz, uykunu iyi alırsın. İstanbul'un betonlaşmasını savunuyor değilim. Herkes şikayetçi. İstanbul'da herkes trafikten, kalabalıktan şikayetçi. Senin gibi herkes gelince kalabalık öyle oluşuyor. Operaya, tiyatroya gidememek, istiklal, ağaç filan araya sıkıştırılmış tribüne dönük afişler.. "Kalabalıklardan dolayı Kürk Mantolu Madonna okuyamıyorum" demek gibi birşey!