14. Yıl Dönümünde Yakın Tarihimizin En Karanlık Günlerinden Biri "19 Aralık"

19 Aralık 2000 tarihinde, Türkiye’nin cezaevleri eşine az rastlanır bir vahşete tanıklık etmişti. “Hayata Dönüş” adı verilen ve cezaevlerindeki siyasi mahkumların iradesini kırmaya yönelik olan operasyonda 32 kişi hayatını kaybetti. Yüzlerce mahkum yaralandı veya bir daha iyileşemeyecek fiziki, psikolojik tahribatlar yaşadı.

2000 yılı sonbaharında hapishanelerde koğuş sisteminin yerine getirilmek istenen F-tipi cezaevi uygulamasına karşı çıkan mahkumlar, 19 talep öne sürerek süresiz açlık grevine başladılar. 20 Ekim’de başlayan açlık grevi, 45. günde ölüm orucuna dönüştürüldü ve bunun üzerine 19 Aralık 2000’de 20 cezaevinde aynı anda “Hayata Dönüş Operasyonu” adıyla bir katliama başlandı. 3 gün süren operasyon sonucunda 30 tutuklu ölür, yüzlerce tutuklu da yaralanırken, 2 asker de jandarmanın silahlarından çıkan kurşunlarla can verdi.

1. Ulucanlar Raporu'nun Ortaya Çıkardıkları

Hayata Dönüş’ kanlı baskınıyla ilgili  gizlenen ayrıntılar, TBMM’nin o dönemde operasyon yapılan cezaevleriyle ilgili hazırladığı “Ulucanlar Raporu’nda ortaya çıkar. Raporda operasyon yapılan Ulucanlar, Bayrampaşa,  Metris ve Burdur Cezaevi’yle ilgili  çarpıcı bilgi ve belgeler bulunuyor.

2. 26 Eylül 1999'da Ulucanlar'da Başlayıp Adım Adım 19 Aralık 2000'e Giden Süreç

Hunharca öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili davada, hakkında görevi ihmal suçlaması olan Trabzon eski İl Jandarma Komutanı, dönemin Ankara İl Jandarma Alay Komutan Yardımcısı Yarbay Ali Öz Ulucanlar Cezaevi operasyonuyla ilgili, “ Müdahalede gecikme, eğer çok özel şartlar oluşmamışsa, teröriste imkan sağlar; Niye, nişan almasını sağlarsınız, mevzi yapmasını  sağlarsanız”  diyor.

3. Devlet Otoritesinin Tesis Edilmesi!

Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı yetkilileri olayın, yani 26 Eylül 1999 günü yapılan müdahalenin sebebini 'yoğun tünel istihbaratı, firar hazırlığı vardı' olarak bildiriyorlarsa da, operasyonu yöneten Yarbay 'harekatın gerekçesi nedir?' sorusuna 'devlet otoritesinin tesis edilmesi' cevabını vermektedir.

4. Orantısız Güç Kullanıldı. Şişlenen, Yanan Asker Yok!

Yarbay Öz’ün, 10 kişinin hayatını kaybettiği operasyon sırasında, mahkumların,  ateşli silah  ve şiş kullandıkları, yumruk attıklarına ilişkin iddiaları ise  TBMM Komisyonu’nun incelemelerinde doğrulanmıyor. Raporda, Öz’ün bu iddialarına, “ Alınan raporlarda, şişle yaralı ve yanık yarası olan asker mevcut değildir” yanıtı veriliyor. Rapora Göre:

'Hem Kurşun Hem de Darp' 

Alman ifadeler, gerek yaralılar üzerinde yapılan gözlemler, ve adli tıp raporları güvenlik güçlerinin şiddet kullandıklarını ortaya koymaktadır. Cesetlerde ve yaralılarda arbede ve boğuşma esnasında olması beklenenin Ötesinde darp izleri bulunmaktadır; bu darp izlerinin bir kısmının sert bir zeminde sürüklenme ile ortaya çıkabileceği rapor edilmiştir. Ayrıca yaralıların koridorlarda sürüklenerek taşındığı ifadeleri mevcuttur.Yine cesetlerde ve yaralılarda alev yanığı olmayan yanık izlerine rastlanmıştır. Adlı tıp uzmanları,bu yanık izinin alev ya da haşlanma yanığı olmadığı; dehidrate bir yanık olduğu ve sülfirik yada nitrik asitle olabileceğini bildirmişlerdir. Ayrıca cesetlerde ve yaralılarda hem kurşun yarası hem de yaygın darp izleri bulunmaktadır. Bu yaraların hangisinin önce meydana geldiğini kestirmek mümkün değildir ama bunlar yaralıların sonradan darp edilmiş olabileceğini düşündürmektedir.

'Orantısız Güç' 

Olayda amacını aşacak şekilde şiddetin kullanıldığı, işkence edildiği kuşkusunu doğurmaktadır. Yaralılar hastaneye kaldırılmadan önce tedavileri ile uğraşan doktorlar, yaralıların toplandığı 'hamam' diye tabir edilen bölümde yaralıların kendilerini 'siz buradan çıkmayın yaralarımıza basarak eziyet ediyorlar' dediklerini ifade etmişlerdir. Nitekim adli tıp uzmanları tarafından cesetlerde ve yaralılarda ray şeklinde ekimozlar, yuvarlak cisim ve dipçik izleri, genel beden ve kafa travması, çene kemiği kırığı ve oksijensiz kalma izlerinin bulunduğu belirtilmiştir.

5. 19-22 Aralık 2000 ''Hayata Dönüş'' Operasyonu

6. 19 Aralık 2000 Sabah Karşı Saat 04:30

19 Aralık günü sabaha karşı saat 04.30 sıralarında 20 cezaevinde aynı anda operasyon başladı. Operasyon sırasında gaz bombaları ve ağır silahların yanı sıra skorsky helikopterler, iş makineleri kullanıldı. Jandarma Özel Asayiş Komutanlığı'na bağlı yüzlerce kontrgerilla birliği operasyona katıldı. Cezaevlerinin çatıları delindi, duvarları yıkıldı. Koğuşlara binlerce gaz bombası atıldı, çatılardan tutsaklara ateş açıldı.

Operasyona 8 jandarma komando taburu, 37 bölük olmak üzere 8 bin 335 asker, binlerce gardiyan ve binlerce çevik kuvvet katıldı. 20 bini aşkın gaz bombası atıldı. Sıkılan kurşunların sayısı ise bilinmiyor.

Günler Sonra Cezaevlerinde İnanılmaz Manzara

İnsanlar yanarken pankartlar ve kitaplar sapasağlamdı. Tutuklu ve hükümlüler, 'Bizi bir kimyasal sıvı yaktı' dediler, uzmanlar bile bu maddenin ne olduğunu anlayamadı.

7. Hayatta Kalanların Anlatıkları (Ümraniye Cezaevi Gamze Turan)

'Operasyon sırasında henüz 1,5 aylık tutukluydum. Üzerimize incecik bir sıvı sıktılar. Bir süre sonra sıvının değdiği yerler yanmaya başladı. Sonra tazyikli su, sonra yine aynı sıvı... Bu bir süre böyle devam etti. Ardından ateş etmeye ve gaz bombaları yağdırmaya başladılar. Çok yakıcı, kas gerilmesi yaratan bir duman arasında kaldık. Ölüm orucundakileri ve yaralılarımızı ayırdık. Asker kurşunuyla ölenler oldu. Ercan'ı o cehennemden çıkarıp aldığımızda ölmüştü. Rıza için ise çok uğraştık.'

8. Hayatta Kalanların Anlatıkları (Ümraniye Cezaevi C1 Koğuşu Birsen Kars)

'Bomba atmak için deldikleri koğuş tavanından demir kafes içerisinde bir cisim indirdiler. Kara bir duman çıkaran bu farklı nesne nedeniyle plastik gibi eridiğimi hissediyordum. Kimyasal gazla yakılıyorduk. Üstüm başım sapasağlamdı ancak derim adeta sıvılaşmıştı. Çevremden saç ve deri yanığı kokusu geliyordu. Sonra önümde saçlar uçuşmaya başladı. Uzandım, benim saçlarımdı. Önce gaz odalarından geçirildik, sonra fırınlarda yakıldık.'

9. Hayatta Kalanların Anlatıkları (Ümraniye Cezaevi C1 Koğuşu, Ebru Dinçer)

'Yarı baygın durumdaydık. Kendimizi gazdan savunacak ıslak havlu dışında bir şey yoktu elimizde. Deliklerden sinir gazı ve biber gazı püskürtmeye başladılar. Sinir gazı boğulma etkisi yaratıyor. Öleceğinizi sanıyorsunuz, çıldıracak gibi oluyorsunuz. Artık nefes alamaz hale gelmiştik. Koğuştan kurtulmalıydık. Sürüne sürene kapıya yaklaştık. İşte o anda kapı girişini yaktılar. Tavandan yayılan bir yangındı bu. Çığlıklar yükseldi. Vücudum alev almadı ama ani bir sıcaklık hissettim. Bazı arkadaşlar alev makinesi tutulduğunu görmüş. Yananların çoğunun elbiselerinde yanık izi yoktu. Ancak bedenlerimiz kavrulmuştu. Yandığımı hissetmedim. Elimi başıma götürdüğümde derimin sıvı gibi eridiğini gördüm. Alev yok. Sıvı ya da gaz, yakıcı bir kimyasal madde olabilir. Tavandan üzerimize döküldü ve yüksek ısıyla birleştiğinde kafa derimi, yüzümü, kollarımı ve sırtımı kavurdu. Kendimi kaybetmişim.'

10. Ümraniye Cezaevi'nde Yaralananların Trajedisi

Ümraniye Cezaevi'nde yaralanan, ölüm orucu üçüncü ekip üyesi Mızrap Ateş'in sol bacağını diz kapağından kesildi. Özlem Civelek'in bedeninde üç şarapnel parçası saplandı. Birini arkadaşları çıkardı.

Haydarpaşa Numune Hastanesi'ne kaldırılan Bülent Özdemir'in dalak ve bazı iç organları alındı. Zeki Demir, elinde patlayan gaz bombasıyla yaralandı.

Ayhan Engin, sırtından vuruldu. Serdar Salman sağ omzundan,Veysel Bulut elinden, Feyzi Saygılı sol bacağından, Aslan Bahar sağ topuğundan, Dinçer Otluçimen ve Erol Arıkan sağ bacaklarından, Engin Çoban sol kolundan, Bekir Şimşek kalçasından, Serdar Karaçelik sağ ayak bileğinden kurşunlandı.

Muhabbet Kurt, kulak ve bacaklarından, Düzgün Demirpençe omzundan,Gülay Boran sol diz altından, Dursun Önder kafasından, Işıl Eylem Bardak göğsünden bomba yarası aldı.

Doğan Çelik, Hanım Harman ve Binali Sarıelmas, şarapnel ile yaralandı. Serdar Turan'ın sağ elinin üç parmağı koptu. İbrahim Erler'in parmakları koptu..

Songül İnce'nin sol koluna bomba pimi sonra kurşun isabet etti. Aylarca tedavi görmediği için kolunu kaybetme tehlikesi yaşadı. Bülent Özdemir, üç kurşunla ağır yaralandı. Hasan Türkal'ın kalbinin yakınından vuruldu. Ciğerlerinde toplanan kan tüple boşaltıldı.

Mehmet Kulaksız'a beş yerinden vuruldu, Bülent Özdemir'e ise üç yerinden. Kenan Taybora'nın kafasına kurşun isabet etti. Karnından yaralanan Okan Barış Ekinci, bazı iç organlarını ameliyat masasında bıraktı.

Aslan Aksoy'un sol ayak topuğundan giren kurşun ayak parmaklarını parçalayarak çıktı. Orhan Dağdelen, Özgür Sağlam ve Mehmet Doğanbirer gözlerini yitirdiler.

Çanakkale'de Vefa Serdar'ın kolu koptu. Cuma Şat'ın dirseği parçalandı. Kurşun Rasim Öztaş'ın sağ bacağının kalça hizasından girip çıkmıştı. Başının üstünde bomba patlayan Yıldız Baguç iki kere beyin ameliyatı geçirdi. Kısmi felç geçiren Baguç'un tedavisi yıllarca sürdü.

11. 19 Aralık 2000'de Bayrampaşa Cezaevi'nde Yaşananlar

19 Aralık 2000’de Bayrampaşa Cezaevi’nde bulunan siyasi tutuklular sabahın beşinde silah sesleriyle uyandı. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün ifadesiyle ‘devletin şefkatli eli’ can güvenliğini korumak zorunda olduğu tutsaklara uzandığında, kimyasal silahları, gaz ve sinir bombalarını kullandı. 14 saat süren operasyonla Bayrampaşa’da altısı kadın 12 mahkum diri diri yanarak katledildi. Yirmi cezaevinde uygulanan operasyonun toplam bilançosu ise 32 can oldu, 600’den fazla kişi sakat kaldı.

12. Hayatta Kalanların Anlatıkları (Bayrampaşa Cezaevi,Hacer Arıkan)

Mahkemede Tanık Olarak Verdiği İfadeden 

'Operasyon sırasında yatakhanede bulunuyordum. İçeirden çıkış saati 03.30 civarıydı. Ben koridorda ağabeyimle birlikteydim. Koğuşuma döndüm. Uzandım ve sonrasında operasyon sesi ile uyandım. O saate kadar içeride ne bir eylemlilik ne bir karşı gelme ne de rehin alma herhangi bir şey yoktu. Aksine o günkü koşullarda hayatımıza devam ediyorduk. 

İçerde görüşmeler sürüyordu. Silah sesiyle uyandık. Sonradan öğrendim ki ilk silah sesleri sırasında ağabeyim Erol Arıkan vurulmuş. Koğuştan dahi çıkamadık çünkü askerler koğuşun kapısının önündeydi. Arkasından atılan bir bombalama oldu. Yaşamak için onların attığı, biber gazı, gaz bombaları gibi şeyleri camdan havalandırmaya attık. İkinci katta yatakhanedeydik. Artık iyice nefes alamaz hale geldik. 

Bilincimiz kapandı. Gidebileceğimiz iki yer vardı. Yemekhane ve havalandırma. Çıktığımız anda içeriye bir madde bırakıldı. Operasyon sırasında aynı yerden bomba atıldı. Ölümle yaşam arasında gidip geliyordum. Arkadaşlarımın derilerinin eridiğini gördüm. Yumuşak bir şeyin üstüne bastım. Gülser Tuzcu’nun cesedine bastığımı sonradan anladım.”

‘Ne hale geldim, görün’

“Beni yakan maddenin ne olduğunu çok merak ediyorum. Elbiselerim ve avuç içlerim yanmadı. Sırtım belime kadar yandı. Yandığımı hissettim ama alev görmedim. Ortada isyan yoktu. Ben ölüm orucunda bile değildim. Operasyonun adının Hayata Dönüş olduğunu üç ay sonra öğrendim. Bana çok komik geldi. Hayata dönmek için önce ölümü yaşamak gerekiyor ki 3 ay boyunca ailemden kimseyi göremedim.'

13. İlk açıklama, "Herhangi Bir Zayiat Yoktur!"

19 Aralık 2000 sabahı dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, 32 insanın yaşamını yitirdiği, 237 insanın yaralandığı ve hapishanelerin neredeyse enkaza dönüştüğü katliamı başarılı bulduğunu açıkladı. Türk, 'İnsanların göz göre göre ölüme sevk edilmesine devletin seyirci kalması düşünülemez. Bu nedenle 20 cezaevinde bir müdahale kaçınılmaz hale gelmiştir. Müdahalenin amacı, insanların hayatını kurtarmaktır. Operasyon şu ana kadar tam bir başarı ile yürütülmüştür. Herhangi bir zayiat yoktur” dedi.

14. Hayata Dönüş operasyonu soruşturmasında 14 yıl sonra 252 askerin ismi soruşturma dosyasına dahil edildi.

'Hayata Dönüş' operasyonu soruşturmasında 14 yıl sonra 252 askerin daha ifadesi alınmaya başlandı. 

Komando Özel Asayiş Elemanları

Operasyona katılan ve müdahale timi olarak görev yaptıkları öne sürülen dönemin Ankara Komando Özel Asayiş Komutanlığı'na mensup 252 askerin ismi soruşturma dosyasına girdi.

Bazıları Halen Muvazzaf Durumda

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nda askerlerin ifadesi alınmaya başlandı. İfadesi alınan askerlerin büyük bir bölümünün göreve devam ettiği, bir kısmının emekli olduğu, bir kısmının ise ilişiğinin kesildiği belirtildi.

15. Bugün hâlâ hayata tutunmaya çabalıyorlar...

İnşaat işçisi, muhasebeci, konfeksiyon işçisi, işportacı, tekstil işçisi, pastacı, berber, öğretmen, sanatçı, gündelikçi, mühendis, iktisatçı, maden işçisi, asker...

Hepsi sıradan insanlardı, sadece içerideydiler, sadece cezaevlerinde insani yaşam koşuları istediler. Ve karşılığında Hayata Dönüş adlı cehennemi yaşadılar.

Aradan 14 yıl geçti, bu gün hala operasyon sırasında cezaevinde olanlar, hayata tutunmaya çabalıyorlar.

Kaynaklar:

http://t24.com.tr/haber/tbmmnin-hayata-donus-raporundan-carpici-ayrintilar,137673

http://www.bianet.org/biamag/insan-haklari/126688-hayata-donus-un-gercek-bilancosu-122-olumdur

http://www.internethaber.com/14-yil-sonra-ifadeye-donus-operasyonu-695301h.htm

http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/belge/ulucanlar.pdf

http://www.yonhaber.com/guncel/kara-gun-19-aralik-katliami

Popüler İçerikler

Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?