O dönemde İzlenimciliğin renkli tablolarına karşı müthiş bir ilgi vardı. Vincent ise sanatın, insanlara güzellik ve estetikten daha fazlasını vermesi gerektiğini düşünüyordu. Bu süreçte sanat galerileri ve burjuva sınıfına karşı, kinlenmeye başlamıştır.
Kır manzaraları, park ve sevimli kadın tablolarının revaçta olduğu bu süreçte Vincent, akşama kadar çalışıp, karınlarını patatesle doyuran bu meşhur tabloyu yapmıştır.
Nasırlı kemikli eller, mutsuz ve çökmüş yüzler Vincent'in insanlarıdır. Bu eserinde hiç canlı bir ton yoktur. Kahverengi ve yeşilin harmanlanmış hali, büyük bir keder taşımaktadır.
Kim böyle bir eser satın almak isterdi ki?
Kimse istemedi ve ağabeyi Theo ile bir tartışma yaşadı. Sanat simsarı olan ağabeyi ondan daha renkli resimler yaparsa, belki bir kaçını satabileceğini söylüyordu.
Vincent'in yanıtı 'Hayır'dı ...
Zaman zaman böylesine zor hayatlar yaşamasalar , böylesine güzel eserler ortaya çıkar mıydı merak ederim.
Maria'yı sokakta bulup evine aldığında -ki Maria bir hayat kadını- hakkında söylentiler dolaşmaya başlıyor haliyle. Kardeşi Theo da onlardan biri ve mektuplaşmalarında Gogh şu minvalde bir şey söylüyor: "Erkek olmak çaresiz bir kadını sokağa atmak mıdır yoksa çaresiz bir kadını evine almak mı ?" Bu arada Theo abisi değil kardeşi, edit-ör.
Yanlış bilgiler paylaşılmış, kendi karnına kurşun sıkmakla ilgili kısımdan bahsediyorum. Lütfen revize edilsin.