14 Maddede Atatürk Hakkındaki Sahte Belge ve Ardındaki İddialar

Esasen, Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım hakkındaki çeşitli iddialar taşıyan belge, 1988'li yıllarda ortaya çıkmıştır. Fakat o günlerde kendine gündemde yer tutamamıştır. Esas ününe ise, 2004 yılında kimliği belirsiz kişiler tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bazı milletvekillerinin odasına kapının altından atıldıktan sonra kavuşmuştur.

1. Belgenin ortaya çıkışı

Adı Geçen Belgenin Nüshası

O günden beri elden ele dolaşan belge, internetin aktif kullanımıyla sanal ortamlara yayılmış ve birçok kimselerin amaçlarına hizmet etmiştir. Konuya vakıf olmayan birçok insanı içerisinde yazan iddialara inandırmıştır. Belge, özellikle Osmanlı Türkçesine vakıf olmayan insanların kafasında soru işareti bırakmıştır. Oysa uzmanların gözünden bakılınca, neredeyse bütün tarihçiler bu belgenin sahte olduğu konusunda emindiler. Fakat bu iddiaların asılsız olduğu konusu, insanlara detaylıca ve anlaşılır bir biçimde anlatılamamıştır. İşte buna istinaden biz burada, toplumu bilgilendirmeyi bir vazife olarak addederek, bu belge hakkındaki bütün detayları ortaya koyacağız.

2. Belge içeriğinin latin harflerine çevirilmesi

Belgede açıkça Atatürk'ün babasının belli olmadığı iddia edilmektedir. Zübeyde Hanımın, Abdüş adında birinin karısı olduğunu iddia ettiği ve Abdüş öldüğü için mirastan pay almak istediği söylenmektedir. Bu sebeple Zübeyde Hanım'ın mahkemeye başvurduğu ve bu belgenin aslında o mahkemenin Zübeyde Hanım hakkındaki kararı olduğu iddia edilmektedir.

Fakat 1880'li yıllarda yazıldığı söylenen belgedeki bütün ifadelerin günümüz Türkçesi ile kullanılmış olması dikkat çekici bir noktadır. Normalde Osmanlı'da o dönemde çıkartılan günlük gazetelerde bile birçok Arapça-Farsça karışımı Eski Osmanlı Türkçesi'nden kelimeler bulunmaktaydı. Özellikle tamlamalar Farsça ve Arapça yapılmaktaydı. Hukuki bir belge niteliği taşıdığı iddia edilen bu vesikanın ilk dikkat çekici yanı bu fazlaca sade dildir. Bunun dışında belgedeki yazım hataları da dikkatimizi çekmektedir.

3. Selanik Asliye Hukuk Mahkemesi

Böyle bir mahkeme Osmanlı'da o tarihte mevcut değildir. Hatta böyle bir mahkeme o tarihte mevcut olmadığı gibi, Osmanlı'da adı geçen dönemde Asliye Hukuk Mahkemesi diye bir kavram bulunmamaktadır.

4. 'Adet' kelimesinde yazım hatası

Adet kelimesi eski Osmanlı Türkçesinde (d) harfinin karşılığı olan dal harfi ile yazılır. Yani 'Aded' şeklindedir. Buna karşılık bu belgeyi kaleme alan şahıs kelimeyi (T) harfiyle bitirmiştir. Bir Osmanlı katibi asla böyle bir harf hatası yapmazdı.

5. 'Olduğunu' kelimesinin yanlış yazılması

Osmanlı Türkçesinde bu kelime 'Olduğını' şeklinde yazılır ve yumuşak g sesini vermek için (gayın) harfi kullanılır. Fakat bu belgede yumuşak g yani gayın harfi yerine kef harfi kullanıldığı gibi, bir de matbaada basılan metinlerde bile nadir kullanılan üst çizgi çekilmiştir. Osmanlı'da hiçbir katip el yazısında kef harfinin üstüne böyle bir çizgi çekmezdi.

6. 'İddia' kelimesinin yanlış yazımı

İddia kelimesi elif-dal-ayın-elif harflerinin art arda gelmesiyle yazılır. Buna karşılık bu belgede Elif-ye-te-ye-ayın-elif harfleri sıralanmıştır. Okunduğunda ise itdia denilen anlamsız bir kelime ortaya çıkmaktadır.

7. 'Dava' kelimesinin anlaşılmaz ve yanlış yazımı

Dava kelimesi Osmanlıca'da elif-i maksure adı verilen bir kural sonucu (DAVI) şeklinde yazılır yani dal-elif-vav-ye harfleri art arda gelmelidir. Bu metinde ise elif harfinden sonra en kalın (h) sesi veren (hı) harfi ve ondan sonra da (vav) harfi yazılmıştır. Okunduğunda ise (DAHU) şeklinde bir kelime ortaya çıkmaktadır.

8. 'Vermiş' kelimesinin yanlış yazımı

Eski Osmanlı Türkçesi'nde bu kelime 'virmiş' şeklinde yazılır. Ve vav harfinden sonra her zaman ye harfi eklenir. Bu belgede ise ye harfi yazılmamıştır.

9. 'Nin-Nun' ekinin yanlış yazımı

Belgeyi hazırlayan şahıs 'nin' ekini yazarken (Nun) harfinden sonra (kef) ile araya bir (ye) harfi eklemiştir. Oysa bu hatanın aksine, Osmanlı metinlerinde nin-nun eki yazılırken araya ye harfi konulmazdı.

10. 'Ve' bağlacının yanlış yazımı

Ve bağlacı Osmanlıca'da (V) harfini karşılayan (vav) harfinin tek başına kullanılmasıyla sağlanır. Buna karşılık bu metinde telaffuz edildiği gibi, yani (vav) harfinin yanında bir de (he) harfi getirilerek (VE) şeklinde yazılmıştır.

11. 'Kucağında' kelimesinin yanlış yazımı

Bu kelime belgede 'kubaanda' şeklinde okunmaktadır. (Ce) sesini karşılayan (Cim) harfi yanlış yazılmıştır.

12. 'Bilaveled' kelimesinin yanlış yazımı

Bu kelime çocuksuz anlamına gelmekle birlikte Osmanlı Türkçesi'nde

b-lamelif-vav-lam-dal harflerinin sıralanmasıyla VELED şeklinde yazılır. Bu metinde ise VELED, (dal) değil (te) harfiyle yazılmıştır. Aded yazarken de yapılan bu harf hatası imla kurallarına aykırıdır. Aynı zamanda kelimenin başına da (Bila) değil (bu) yazılmıştır. Bunla da kalmayarak vav harfinden sonra gereksiz bir (he) harfli konulmuştur.

13. 'Kanun Evvel' ayının yanlış yazılması

Kanun-i Evvel Rumi takvimde Aralık ayının adıdır. Öncelikle şunu belirmeliyiz ki hukuki Osmanlı vesikalarında daima Hicri tarihlendirme yapılırdı. Buna karşılık bu belgede, hukuki bir belge olduğu iddia edilmesine rağmen, Rumi tarihlendirme yapılmıştır.

Aynı zamanda ayın ismi de yanlış yazılmıştır. Normalde bu ayın ismi bir tamlamadır ve (Kanun Evvel) olarak yazılıp okunurken Kanun-i Evvel okunur. Oysa bu belgede (İ) harfi de yazılmıştır. Yani belgeyi kaleme alan kişi bu ayın ismini, aynen telaffuz ettiği gibi yazıya dökmüştür.

14. Özet ve netice

Bütün bunların sonucunda bu belgenin sahte bir belge olduğuna kanaat etmemizde hiçbir mahsur görülmemektedir.

Belge, Osmanlı'dan çok sonra 1980-90'lı yıllarda kullanılan bir Türkçe ile kaleme alınmıştır. Bunun yanında belgedeki el yazısı bir Osmanlı katibinin el yazısına hiç benzememektedir. Burada sadece bir kısmını gösterdiğimiz hatalar sebebiyetiyle de belgenin birileri tarafından kasten ve bazı amaçlara hizmet etmesi sebebiyle üretildiği çok açık bir şekilde ortadadır. 

Esasen günümüzde, Osmanlı dönemine istinat eden birçok sahte belge mevcuttur. Bu belgelerin ekseriyetini, örneğin sahte tapular gibi, maddi amaçla üretilen birtakım vesikalar oluşturmaktadır. Günümüzde böyle bir tapu ile hak iddia edilince, mahkemeler bu belgeleri bilirkişi olarak tarihçilere inceletmektedirler. 

Tarihçiler sahte bir belgeyi eninde sonunda, mutlaka fark etmektedirler. Mürekkebin kimyasından tutun kağıdın cinsine kadar birçok unsuru bir araya getirmek imkansız olduğundan bu sahte belgeler mutlaka ortaya çıkartılmakta ve özetle yalancının mumu yatsıya kadar yanmaktadır.

Biz burada elimizden geldiğince, bu belgenin bütün detaylarını objektif bir şekilde ortaya koymaya gayret gösterdik. Vatandaşlarımızın bilhassa mevzu bahis tarih olunca, böyle iddialara daima şüphe ile yaklaşmalarını tavsiye ederiz.

Bonus: Sahte belgeyi Murat Bardakçı, Prof.Dr.Nurhan Atasoy ve Prof.Dr.Erhan Afyoncu yorumluyor

Popüler İçerikler

Yeni Sezonda TV Ekranları Fena Karıştı: 5 Dizinin Ertelendiği Sezonda 6 Dizi Şimdiden Final Yaptı!
Çanakkale'de AK Partili Belediyenin Tepki Çeken Atatürk Afişi Kaldırıldı!
Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''
YORUMLAR
12.05.2016

Hayır, babası belli olmasa ne olacak amk? Bi anda herkes koyun olup hüloooğ diye bağırıp otlak alanlara mı koşacak?

12.05.2016

Ya okadar iftira, çamur ve pisliklerine rağmen her 10 Kasımda bayrak sopası gibi bu adamın huzurna çıkıp yamuluyorsunuz ya, işte benim için kızgın kumlardan serin sulara dalış böyle birşey oluyor. İşte bu yüzden de bende ki Atatürk'ü yıkamazsınız. Anası babası kim oldğu belli olmayan en az 100 millet vekili mecliste birazda onlar için endişelensek mi dicem ama adı üstünde o.çocuğu gerek yok.

12.05.2016

Atatürkü deviremezsiniz gücünüz yetmez, böyle sahtekarlıklarınız da ortaya çıkar elbet, araştırın bakın Atatürke iftira atanların hepsinin bir pisliği vardır çocuk tacizciliği vs

TÜM YORUMLARI OKU (18)