Osmanlı, Arap yarımadasının Kızıldeniz tarafına hakimdi. Bütün Müslümanlar için kutsal olan Mekke ve Medine de bu yakadaydı. Ancak doğu yakası, yani Basra Körfezi tarafı da stratejik açıdan çok önemliydi. Bugün Kuveyt’in bulunduğu bölge Osmanlı idaresi sisteminde ‘Basra vilayeti’ olarak geçiyordu. Arap yarımadasının Basra kıyıları da işte bu vilayete bağlıydı. Katar ise bu kıyılardaki Osmanlı hâkimiyet bölgelerinin stratejik noktalarından biriydi. Osmanlılar Katar’ın bulunduğu bölge için 16. yüzyıldan itibaren hem Portekizlilerle hem İngilizlerle mücadele etmişti. Bu mücadele daha sonra Vahhabi-Suudi Araplara karşı da devam etmişti.
19. yüzyıla gelindiğinde Katar, Osmanlı’nın Basra vilayetine bağlı bir kaza (ilçe) idi. Osmanlılar bu kazanın “kaymakam” sıfatlı yöneticisini oradaki yerel aşiretlerden seçiyordu. Kaymakamlık her ne kadar Osmanlı’ya bağlı olsa da merkezden yönetimi çok zordu. Sık sık sorunlar çıkıyordu. Dolayısıyla telkin veya müzakerelerle çözülemeyen sorunlara askeri müdahalelerin yapılması kaçınılmaz oluyordu. 1893’te yine böyle bir anlaşmazlık ortaya çıktı.
129 önceki sancağa değer verip korumaya alıyorsunuz, ama ülkeyi katar'lılara satıyorsunuz !! çakma milliyetçiler
Reklamlar
Sancak bir kazanımdır tam anlamı ile. İlk önce nasıl kaybedildi diye sorulmalı sonra nasıl geri alındı diye. Bu bir Resim Tablosu değilki açık arttırma ile alınıp başarım kazandık denilsin. Ben şahsen bunu bir hakaret olarak görür ve oturur ağlarım heralde. Sancak bir onurdur bir namustur kaybettiysen sorumluluk alanında bunlarıda kaybettin demektir ve geri alınması aynı şekilde olur. Sen KATAR lıların osmanlıya başkaldırıp isyan ederek ele geçirdiği bir sancağı bu gün topraklarını KATAR lılara satarak mı geri aldın derler yane.