Mavi Yasemin, Radyo günleri, Annie Hall, Manhattan, Zelig, Maç Sayısı, Hannah ve Kız Kardeşleri, Vicky Cristina Barselona, Paris’te gece yarısı, Ufak Sahtekarlıklar, vs. Hangi birini sayalım ki. 81 yaşında olmasına rağmen hala her yıl bir film çeken, filmindeki diyaloglar ve mekanlar ile insanı başka diyarlara götüren Woody Allen’ın başka bir büyüsü var. Filmindeki tek bir söze, tek bir bakışa, tek bir espriye, tek bir mekâna kapılıp gitmeniz işten bile değil. Çok sıradan görünen bir filmin etkisinden kurtulmanız bazen mümkün olmayabiliyor.
Biz buna bir Woody Allen filmi izledikten sonra insanı saran “hayat ne garip” hissiyatı diyoruz. Eminiz ki sizin de başınıza geldi bu ve suratınızda aptal bir gülümsemeyle kalakaldınız. Şimdi size bu hissiyatı açıklamaya çalışacağız.
Bu pedofili sapik herifi neden destekliyim ki? ve insanlar onun yaptiklarini bilerek neden hala onunla calisiyolar anlamiyorum.