Bu ay bütün sorumluluklarınızı bitireceğinizi düşünürken diğer ay gelip çatıyor, zaman yine uçup gitmiş gibi hissediyorsunuz.
Gelecek pazar gününün de hızla geleceğini biliyorsunuz.
Akrabanızın bebeği sanki birkaç ay içinde bambaşka bir çocuk oluvermiştir, oysa aradan sandığınızdan daha fazla vakit geçmiştir.
'Demek 25 oldum.' derken bir bakmışsınız ki 26. yaşınızı doldurmak üzeresinizdir.
Birkaç ay olmuş gibi geliyordur ancak aradan koca bir sene geçmiştir.
Zaman geçsin, gün bitsin ama hayat bitmesin diye düşünüyorsunuz. Çünkü bir şeyleri unutmak ya da bir şeylere ulaşmak amacındasınız. Böyle bir hayata devam ettiğiniz sürece yıllar sonra zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacak olmanız çok doğal.
Beyniniz ilk kez karşılaştığı olayları daha akılda kalacak şekilde kaydeder. Yetişkinlik döneminizde deneyimleriniz azaldıkça benzer olayları hatırlanmaya değer bulmuyorsunuz. Şöyle geriye dönüp baktığınızda çocukluk yıllarındaki anılar ağır basıyor, yetişkinlik dönemindekiler detaylı ve baskın bir şekilde hatırlanmadığı için zaman hızla geçiyormuş gibi hissediyorsunuz.
Bu rutinliğe sebep olan şey aslında toplumsal sistemdir. Aklınız fazlasıyla doludur; bir yandan işiniz ya da okulunuz, aile hayatınız, gündemdeki olaylar, hobileriniz derken her şey bir döngüye girer ve sıra dışı şeyler yapmaya fırsat bulamaz olursunuz.
Finaller bitse de rahatlasam, şu okuldan mezun olsam da kurtulsam, askerlik bitse de artık bir işe başlasam, bir an önce terfi etsem derken tam da istediğiniz gibi zaman hızla geçiyordur. Bir yandan zamanın geçmesini isterken bir yandan da yılların geçmemesini istersiniz. İşte önemli olan da bu noktada. Amaçlarınız için zamanın geçmesini istiyorsunuz ancak ölüme yaklaşmamak için de zaman geçmesin istiyorsunuz.
Rutin yaşayan insan gün içinde çok fazla sıkılır ve günün bitmediğinden şikayet eder. Dolu dolu yaşayan kişi ise o günkü yaşadıklarından keyif aldığı için gün onun için çok hızlı geçer. Fakat bu iki tip insanın son bir yılını ele aldığımızda işler tersine dönüyor ve durumun net sebebi ortaya çıkıyor. Rutin yaşayan kişi son bir yılına baktığında kayda değer bir şey yapmadığı için zaman çok hızlı geçmiş gibi gelirken, dolu dolu yaşayan kişi için o yıl daha uzun sürmüş gibi gelir.
Mesela; küçükken ilkokulunuzun bahçesi çok büyük gelirken, uzun yıllar sonra orayı gördüğünüzde sanki daha küçük gibi gelir.
Bunun sebebi gayet nettir; şimdiki fiziksel büyüklüğünüzle oransal değişme o bahçeyi daha büyükmüş gibi algılamanıza neden olur. Çocukken zamanın daha yavaş, şimdi daha hızlı geçtiğini düşünme nedenlerinizden biri de budur. 7 yaşındayken yaşanan 1 yıl, hayatınızın 7'de 1'idir; 25 yaşındayken ise 25'te 1'idir. '1 yıl'ı algılama şeklimiz bu yüzden de değişiklik gösterir.
Gereksiz fazlalıkları atıp yerine değerli şeyleri koyduğunuzda ânı yaşamanın güzelliğini fark edeceksiniz.
Eğer hafta sonu tatilinizin yavaş geçmesini istiyorsanız gününüzü evde televizyon karşısında geçirmeyin. Yeni şeyler deneyin. Pazar gecesi dönüp baktığınızda o iki günün eskisine göre uzun geldiğini göreceksiniz.
Günümüzde haberler, espriler, olaylar, insanlar fast food gibi hızla tüketiliyor. Böyle olunca da haliyle biraz hazımsızlık yapıyor.
Bir sözle noktalamak gerekirse; 'Hayatının bir dakikasını boşa harcamaya cüret edebilen biri, hayatın değerini anlamamıştır.' / Charles Robert Darwin
Mesela onedioya ilk 6 sene önce girmiştim ve şuan 26 yaşındayım.Gerçekten zaman hızlı geçiyor.
Şu an 15 yaşındayım,ama korkuyorum-