İnönü, DP iktidarına kadar basın özgürlüğü ile biraz mesafeli denebilirdi. İnönü'ye ait olan 'Basın özgür olmalı, ama bu özgürlüğü iyi yönde kullanmalı' sözü o dönemlerdeki bakış açısını yansıtmaktadır.
DP, açık oy-gizli tasnif dönemi ile, iktidara geleceği 1950 seçimleri arasında çok sıkı bir şekilde hazırlanmıştır. Savaşın stresi, yoksulluğu ile bunalan halk için iyi bir alternatif oluşturmuştur. O dönemde basın da DP'nin mücadelesini iyi bir şekilde yansıtıyordu, DP iktidarı ile birlikte basınla Menderes'in ilişkisi bir dönem çok sıkı olsa da, sonradan ipler kopmuştur.
Basının altın çağı
Menderes, basının seçimi kazanmada ve çalışmaları aktarmadaki gücünü gördükten sonra ilk icraatlerden biri olarak Basın Kanunu'nu çıkarır, ve şartları iyileştirir. Düzenli olarak gazetecilerle toplantılar yapılır. O dönemi gazeteciler 'basının altın çağı' olarak nitelendirse de, bu uzun sürmeyecektir.
Pulliam davaları ve kapanan gazeteler
ABD'li gazeteci Eugene Pulliam 1958'de Menderes ile görüşmek için Türkiye'ye gelir, kendisine randevu verilir. Üç gün otelde bekler, sonrasında iletişime geçtiği Menderes, programının yoğun olduğunu söyleyince gazeteci ülkesine döner, ancak çok sinirlenmiştir. Ülkesinde Menderes ile ilgili bir yazı kaleme alır. O yazı Türkiye'de de bazı gazeteler tarafından yayınlanınca, bizzat Menderes'in emriyle gazeteler kapatılır, davalar ardı ardına açılır.
Kapatılan gazete ve dergiler
Kim Dergisi , Altıok Dergisi, Akis Dergisi ile Vatan, Kervan, Ulus ve Dünya gazeteleri.
Pulliam'ın yazısından bir alıntı
Türkiye’nin başbakanı Adnan Menderes’in ülke ekonomisini güçlendirmek üzere kullanmayı vaad ettiği Amerikan yardım fonları, Menderes’in kişisel popülerliğini güçlendirmek ve Demokrat Parti içindeki siyasi arkadaşlarının özel servetlerini artırmak üzere kullanılmış. Menderes’in bir programı yok. Günde 16 saat ülkeyi geziyor, yeni vaatler veriyor ama nadiren gerçekleştiriyor. ..
Bütün ağır başarısızlıklarına rağmen, Menderes hâlâ Türkiye’nin kendini toplamasının anahtarı, çünkü seçilmiş bir başbakan ve bir devrim olmazsa, 1961’e kadar yerine başkası geçemez ve bu da çok geç olacak. Bir sürü çekişmeden sonra Menderes sonunda toplamda 259 milyon doları bulan yeni Amerikan kredisi artı başka kaynaklardan 100 milyon dolar bulmayı başardı. Hemen bu krediler sayesinde Türkiye’nin sorunlarının çözülmüş olduğunu ve ülke ekonomisinin iyi olduğunu ilan etti. Ama hiçbir şey yolunda değil. ”