12 Eylül darbesi birçok gencin hayallerini yitirmesine sebep oldu. Ruşan Sümbüloğlu da bunlardan biri. 18 yaşında girdiği tıp fakültesini, darbe döneminde bırakmak zorunda kalan Sümbüloğlu, 56 yaşında doktor diplomasına kavuştu.
Sümbüloğlu diplomasını, 12 Eylül öncesinde sınıf arkadaşıyken şimdi hocası olan Prof. Dr. Ali Çeliksöz ’ün elinden aldı.
Hürriyet'ten Mesut Hasan Benli'nin haberine göre Sümbüloğlu, “Tıp fakültesini bitirmek içimde bir ukdeydi. Yıllar sonra bu düşümü gerçekleştirdim” dedi.
Sümbüloğlu, 40 yıla varan öğrencilik hikâyesini şöyle anlattı:
Tutuklanmadan önce Türkiye cıvıl cıvıl bir memleketti. Cezaevinden çıktıktan sonra ise derin bir sessizliğe gömülmüş bir Türkiye vardı. Toplumsal muhalefet susturulmuştu, insanlar kendi iç dünyalarına çekilmişti. Hayata tutunmak için birçok iş yaptım. Darbeciler hayatlarımızı, hayallerimizi çalmışlardı. Onlardan hesap sorulmasını istiyorduk. Bu nedenle darbe mağdurlarıyla birlikte Devrimci 78’liler Federasyonu’nu kurduk. Darbecilerin halka hesaba vermesini sağlamak temel amacımızdı.
Hükümet, 2008 yılında bir öğrenci affı çıkardı. Tıp fakültesi mezunu olmak içimde kalan bir ukdeydi. Gerçekleştiremediğim bir düşümdü. Aftan yararlanarak 50 yaşında, 2’nci sınıfta bırakmak zorunda kaldığım Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne geri döndüm. SSK emeklisiyim, emekli maaşımla okudum. Sivas’ta ev tuttum, eşim ve çocuklarım Ankara’da kaldı.
Ancak bu sürece hazırlanmak kolay olmadı. Benden 30 yaş küçük öğrenciler arasında başarılı olup olmayacağımı düşünüyordum. Bunun için psikoloğa gittim, yardım, tavsiyeler aldım. Okulun ilk günü yaşadığım heyecanı anlatamam. İlk ders anatomi dersiydi ve ben gidip en solda en ön sıraya oturdum. Dersin hocası, beni hoca sandı. Öğrenci olduğumu anlayınca çok şaşırdı.
Geçmişimle ilgili öğrenci arkadaşlara bir şey anlatmadım. Sorduklarında ise ‘Gecikmişliğin yaratmış olduğu sıkıntıları aşmak için geldim’ dedim. Öğrencilerin ilk izlenimleri ‘Bu amca bu tempoya dayanamaz 1-2 ay içerisinde topuklar’ demişler. 17-18 yaşlarında zehir gibi insanlarla birlikte bir yolu yürüyordum. Onlar 4 saat çalışıyorken, ben günde 8 saat çalışmak zorundaydım.
Geçen yıllar üniversite gençliğini de çok götürmüştü. Onu gözlemliyordum. Üniversite gençliği tam bir çöküntü içindeydi. Bu öğrenci kuşağı içinde yaşayınca 12 Eylül’ü daha iyi anladım. Öyle bir kuşak yaratılmıştı ki, sadece kendisi odaklı, dersleriyle odaklı ve bedel ödememe üzerine kurulu, çıkarcı bir kafa yapısı ön plana çıkmıştı. Darbeden önce ise öğrenciler toplumsal olaylara duyarlı hem de yönlendiriciydi. Şimdikiler hem duyarsız hem de edilgen.
Tıp fakültesi öğrencileri 5. sınıftan sonra intern (stajyer) olarak görev yaparlar. 56 yaşında bir adamın stajyer olması hastalar arasında da garipseniyordu. Hastalardan kan alma işlemini bize yaptırıyorlardı. Ancak hastalar öğrenci olduğuma inanmıyorlardı. Yanında eğitim aldığımız asistanlar bile benden küçüktü. Pediatri stajı sırasında bir asistan arkadaşımız, tedavi için 3 günlük bebeği getirmemi istedi. Küçük bebeği elime aldığımda çok duygulandım. Uzun yıllardır bir bebek kucağıma almamıştım. Genç bir öğrenci için bir anlam ifade etmez belki bu durum ama benim için duygusal bir andı. 56 yaşında mezun oldum. Şimdi atama bekliyorum.
1976-1977 öğrenim yılında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandım. 18 yaşındaydım. Ben de sol politik mücadele içerisinde yer aldım. Darbe oldu ve birçok genç gibi ben de tutuklandım. Mamak, Bursa ve Gaziantep cezaevlerinde toplam 11 yıl kaldım. O yıllarda cezaevleri cehennem gibiydi, ağır işkencelere maruz kaldık. 1991 yılında cezam bitti ve 32 yaşına geldiğimde tahliye oldum. Çıktığımda artık Türkiye’de çok şey değişmişti. 12 Eylül yargılamasını takip ettim, müdahil oldum. Darbecilerin yargılanması konusunda Devrimci 78’liler Federasyonu’nun çok ciddi katkısı oldu. Karar duruşmasının olduğu gün ben Sivas’taydım. Kütüphanede son sınava hazırlanıyordum. Ankara’daki duruşmaya gelemedim. Federasyon Başkanı Nejat Kangal telefon açtı, ‘Ruşan tamamdır’ dedi. Tamam olan, eli kanlı bir diktatörün, hesabının sorulacağına dair bir kıvılcımdı. Darbecilerin yargılanması için yıllardır verdiğimiz bir mücadele başarıya ulaşmıştı.
12 Eylül öncesinde sınıf arkadaşlarımdan Prof. Dr. Ali Çeliksöz mikrobiyoloji dersime geliyordu. O zamanlar sıra, sınıf arkadaşımdı ama şimdi hocam olmuştu. Devam etseydim ben de profesör olabilirdim. Onların ulaşmış olduğu hakları ben de elde edebilirdim. Pişmanlığım olmadı, keşke de demedim. Durumum doğal bir sürecin, doğal bir sonucuydu. Kaybettiğim şeyler için üzülmedim. Çünkü ben arzuladığım şeyleri yaptım. 38 yıllık öğrencilik hayatım geçen haziran ayında bitti. 18 yaşında girdiğim okuldan 56 yaşında mezun oldum. Tesadüf ki diplomamı, yine sıra arkadaşım Prof. olan Ali Çeliksöz’ün elinden aldım. Üniversiteye kayıt yaptığım zamanda üniversite 4’üncü yılındaydı, ama ben 40’ıncı yıl mezunları arasında yer aldım.
T24