'Titanic' filmi 11 Oscar ödülü kazanarak sinema tarihine adını altın harflerle yazdırdı. Filmin yönetmeni James Cameron, başarıya ulaşmış filminin setiyle ilgili bilgiler paylaştı. Detaylar içerikte. 👇
1997 yılında vizyona girerek 11 Oscar ödülü kazanan "Titanik" filmi, ünlü transatlantik yolcu gemisinin 1912 yılındaki ilk seferinde bir buz dağına çarpmasını konu alıyor.
Yönetmen James Cameron, Los Angeles Times'a verdiği bir röportajda film setinin tasarımı ve maliyet tasarrufu hakkında bazı detaylar paylaştı.
Cameron setin daha büyük görünmesi için kısa boylu figüranları tercih ettiğini belirtti.
Bu sayede boyu 1.72 metreden uzun olan figüranlara rol vermeden yaklaşık bir milyon dolar tasarruf sağladıklarını ifade etti.
Cameron ayrıca Titanik gemisinin tam boyutlu bir kopyasını inşa etme fikrine karşı olduğunu da dile getirdi.
Yönetmen eğer gerçeğe uygun büyüklükte bir gemi inşa etselerdi filmin sonunda batması durumunda çekimlerin tekrarlanamayacağını söyledi.
Bu nedenle de gerçekten yüzebilen bir gemi inşa etmeme kararı aldıklarını belirtti.
Filmdeki en tartışmalı sahnelerden biri olan Jack ve Rose'un tahta parçası üzerindeki sahnesi hakkında da konuşan Cameron, eğer Jack tahtaya çıkabilseydi hayatta kalabileceğini kabul etti.
Bu, filmdeki dramatik sonun alternatif bir senaryosunu düşündürse de yönetmen bu seçimin hikayenin duygusal derinliğine katkıda bulunduğunu vurguladı.
Bana biri şunu anlatsın. Ben gemide bir kadınla tanışıyorum, bu kadın züppe bir aileden ve annesi tarafından zengin bir adamla nişanlanıyor. Tanıştıktan 3 gün sonra o adamıda boynuzluyor, benle aşk meşk, düzüşüyor... ok, heyecanlı... Sonra gemi batıyor, denize düşüyoruz, bir tahta var ve aşık olduğumuz (sadece ben ona aşık değilim o da bana aşık) için o yaşasın diye ben ölüyorum. Ben ressamım, ben emekçiyim, ben yetenekliyim, rozun sadece kukusu var, roz nişanlısını boynuzlamış, insanlık için bi skim yapmayacak (ki yapmamış, alıp o elması bozdurup Afrikada ki aç çocuklarıda doyurmamış) Eeee... Ama o yaşasın diye ben ölüyorum, bu da romantik öyle mi... Beyinsizlik amk. O nedenle Testere izliyorum, testere candır
Bana biri şunu anlatsın. Ben gemide bir kadınla tanışıyorum, bu kadın züppe bir aileden ve annesi tarafından zengin bir adamla nişanlanıyor. Tanıştıktan 3 gün sonra o adamıda boynuzluyor, benle aşk meşk, düzüşüyor... ok, heyecanlı... Sonra gemi batıyor, denize düşüyoruz, bir tahta var ve aşık olduğumuz (sadece ben ona aşık değilim o da bana aşık) için o yaşasın diye ben ölüyorum. Ben ressamım, ben emekçiyim, ben yetenekliyim, rozun sadece kukusu var, roz nişanlısını boynuzlamış, insanlık için bi skim yapmayacak (ki yapmamış, alıp o elması bozdurup Afrikada ki aç çocuklarıda doyurmamış) Eeee... Ama o yaşasın diye ben ölüyorum, bu da romantik öyle mi... Beyinsizlik amk. O nedenle Testere izliyorum, testere candır