26 Ağustos 1922 tarihinde başlayan Büyük Taaruz Meydan Muharebesi sonucunda Kurtuluş Savaşı'nın silahlı safhası sona erdi ve Milli Mücadele çok kritik bir eğişi başarıyla atlatmış oldu. Bu ateş çemberinden çıkma sürecinin en kritik ve hayati adımı olan Büyük Taarruz planı ise aslında Mustafa Kemal Paşa'nın hayatında aldığı en büyük risklerden biriydi. Bu öyle bir plandı ki, Mustafa Kemal Paşa bu süreci 'milletin tüm gücü buysa, kesin sonucu bu güçle almalıyız' sözleriyle özetleyecekti.
Öyleyse gelin, bir milletin kurtuluş mücadelesinin en kritik anlarında bir yolculuk yapalım.
Milli mücadele döneminde canıyla, kanıyla savaşan, gözünü bile kırpmadan ölüme giden, kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden her şeyini ortaya koyan isimsiz tüm kahramanlarımıza çok büyük minnet ve mahçubiyet duyuyorum. İyi ki vardınız.
Detayında şöyle ki; Türk ordusu gece boyunca büyük bir risk alarak düşmanı güneyden çeviriyor. 04,30'da baskın top atışlarıyla başlaması gereken taarruz gece yarısından sonra ansızın çöken sisle birlikte büyük bir tehlikeye giriyor. Diğer yandan da gün ışımaya başlıyor. Ordunun fark edilmesi an meselesi iken ve stresin ayyuka çıktığı dakikalarda Gazi Paşamızın koruması Yarbay Muzaffer Kılıç kendisinden şu duayı duyuyor.. "Ya Rabbi! Sen Türk ordusunu muzaffer et! Vatanın düşman ayakları altında, esaret zincirinde kalmasına müsaade etme!"... Görklü Tanrı Gazi Paşanın duasına anında mukabele etmiş olacak ki ömürlerden ömür götüren o sis dağılmaya başlıyor.. Topçu birliklerinin başında tırnaklarını yiye yiye ateş talimatını bekleyen İsmet Paşa'ya gelen emirle birlikte gökler yarılıyor adeta. Ön hatları darmaduman olan Yunan genelkurmayı bu saldırıyı bir aldatmaca olarak değerlendirirken süvari birliklerinin saldırısıyla ne olduğunu anlamaya çalışana kadar ebelerinin nikahını görüyorlar.