10 Maddeyle Türk Şirketlerinin Küresel Pazarlara Bir Türlü Entegre Olamama Sorunsalı

Türkiye bol trajedi içeren bir mülteci olgusu yaşıyor ve tarihten gelen Ortadoğu ile Avrupa arasında köprü olma vazifesini bir başka misyon için sürdürüyor. Mültecilerin durumlarına bakınca üzülüp kahrolmamak elde değil; ancak mültecilerin verdikleri hayata tutunma ve “yeniden başlama” mücadelesinden şirketler için de alınacak çok değerli ilhamlar var.

1. Türkiye’de şirketler ve patronlar malum, bilgi, yetenek, kalite gibi konularda eksiklerini ortaya çıkaracak ortamlarda bulunmaktan pek hoşlanmazlar.

Bu nedenle kendi konforlu alanlarında kalmaktan son derece mutlu olurlar. Ancak Türk şirketlerinin global pazarla yüzleşme zamanı çoktan geldi ve geçiyor.

2. Türkiye halen, kaliteli üretime rağmen ihracatla hayatında tanışmamış sayısız firmayla dolu.

Küresel ölçekte bir marka yaratamamış olduğumuz gerçeği bir yana, hâlâ yüksek kalitede üretim yapabildiği halde (ürün veya hizmet), birçok şirketin sahibi Edirne’den, Urfa’dan ya da Kars’tan öteye geçebilmiş değil.

3. Bu öncelikle, patronların maruz kaldıkları bilgi asimetrisinin verdiği çekingenlik ve korkudan kaynaklanıyor.

Teknolojik ilerlemeler ve etkili pazarlama konusunda çağdaş bilgilere uzak kalan şirketler, büyüme aşamasında etkili işleyen bir organizasyon kurma konusunda da haliyle tökezliyor.

4. Rakiplerle etkili rekabet stratejileri kurmaya dayalı sistemleri ötelemek de Türk firmalarının bir başka alışkanlığı.

Bunu sağlayabilecek profesyonellerle çalışmaya gerekli önemi vermediklerini

söyleyebiliriz. Zaten Türk firmalarının büyük bir kısmının, kalifiye ve kaliteli

(ve haliyle pahalı) personele nasıl yaklaştığı çok da sır değil.

5. Tüm bunların sonucunda patronlar “yaban ellerde” kendilerini eksik hissediyor.

Dolayısıyla bu tip ortamlardan özellikle uzak duruyor. (Oysa eğitimli yeni nesiller ya da girişimciler gerek bilginin verdiği güven, gerekse profesyonellerle çalışmaya hazır olan anlayışları nedeniyle, öncelikle global pazarları esas alan fikirlere odaklanmayı tercih ediyor.)

6. Ülkemizdeki ortalama patron profilinin genelde bu gruba girdiği düşünülürse, onları denize itecek bir motivasyona acilen ihtiyaç var.

Peki nedir patronları denizlere açılmaya, yeni pazarlara ulaşmaya ikna edecek şey? Bize göre, buna öncelikle kamu tarafının kafa yorması gerekiyor.

7. Devlet kademelerinde yapılabilecek şeyler var.

Patronları kendi hallerine bıraktığımızda yine konfor alanlarında kalmayı tercih edeceklerdir. Bu noktada devletin ilgili bakanlıklarının daha etkili destek ve motivasyon politikalarıyla, KOSGEB’in revize edilmiş ve sektörler bazında kapsamı geliştirilmiş daha derinlikli destek araçlarıyla patronları seyr-ü sefere ikna etmeleri gerekiyor.

8. Yerel örgütlenmelere düşen görevler de yabana atılmamalı.

Ticaret ve sanayi odaları, kalkınma ajansları ve hatta yerel yönetimler; kendi liderlikleriyle bu konuyu adeta bir memleket meselesiymiş gibi görüp gündeme almalılar.

9. Ancak burada önemli olan, patronlara zor durumlarda el kitabı olacak bir de can yeleği sunmak.

Yani bu konuda deneyim kazanmış ve başarılı olmuş Türk şirketlerinin öykülerinin yerelde sürekli her vesileyle anlatılması, hikayeciklere dönüştürülüp sürekli gündemde tutulması gerekiyor.

10. Daha önemlisi ise 'liderlik misyonu'.

Dış pazarlara açılmayı başarmış olan patronlarımıza / yöneticilerimize, iş dünyası gruplarına liderlik etme misyonu verilmeli. 

Böylelikle, trajedi yaşamadan küresel pazarlara entegre olma şansını biz de çok daha geniş bir ölçek ve hacimde yaşayabiliriz.

Mustafa Kurt

Harvard Business Review Türkiye, Ocak 2016

Popüler İçerikler

Bahis Reklam ve Teşvik! Acun Ilıcalı, TV8 ve Exxen Yetkilileri Hakkında Soruşturma Başlatıldı
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler