Öykü Serter, bir dönem okulun en yakışıklısıyla çıkan, voleybol takımındaki sevilmeyen zayıf kız görünümündeyken Ebru Akel, annenin altın gününe gelen, dakikada 32 farklı dedikoduya eşlik edebilme kapasitesine sahip, topuklu ve önü ponponlu ev terliği kullanan fettan teyzeleri andırır. Her ikisi de bugüne kadarki kariyerleriyle “Ya geçen bizim mahallede çok acayip kavga çıktı keşke birisi gelip sunsaydı” ihtiyacına cevap verebilecek seviyeye gelmiş durumdadır.
Program jürisine deneyimli modacı kontenjanından dahil olan ikili arasında Nur Yerlitaş, Metallica’ya yaptığı back vokallerle ve caps’leriyle Türkiye gündeminin tepesine oturmayı başarmıştır. Yerlitaş, “Nurella” lakabıyla akıllara çikolata getirirken, Cemil İpekçi’ye bakınca insan gıda dünyasına dair yalnızca “Çorba içerken çok ıslanır o bıyıklar ya” düşüncesine kapılabilir.
Öncelikle söyleyelim, evet karısıymış, biz de öğrenince pek şaşırdık. Her neyse, bu ikili Türk televizyon yöneticilerinin her nedense moda programlarında mutlaka kırık Türkçe konuşan birine dair tatmin edilemez bir istek duymaları sebebiyle jüriye dahil olmuş durumdadır. Chloe, 92 doğumludur. Ivana’nın göğüs ölçüsü 92’dir. Sayıda var bir keramet demek ki…
Bilindiği üzere Bu Tarz Benim’lerden bir tanesi Acun’un kanalındayken, diğer Show TV’dedir. Show TV’den çok umudum yok ancak en azından bir gün Acun’un “Bu Tarz Benim’deki kızları Dominik’e götürelim. Survivor’da o ucu yastıklı uzun sopalarla doyasıya pataklasınlar birbirlerini. Bir yandan da beatbox yapsınlar” demesi olasılığı bile güzel. Hem kızlar rahatlar hem biz.
Başımıza bin farklı Hande Yener’i kimin musallat ettiğini sonunda bu programlar sayesinde öğrendik. Yener’in imaj danışmanlığını Kemal Doğulu yapmış, yapıyormuş. Yıllardır kadıncağıza suç bulmuştuk haksız yere, dualar etmiştik “Allahım inşallah bir gün aklımı yitirip Hande Yener gibi giyinmem” diye… Dövmeli Oğlan’la ise yeni tanışıyoruz. Tam bir kapalı kutu. Gaziantepspor’a devre arasında bir umut transfer edilip sezon sonunda Adana Demirspor’a kiralanan Sırp sol bek havası var.
TV8’deki Bu Tarz Benim 3 jüri üyesiyle, Show TV’deki ise 4 jüri üyesiyle izleyicinin karşısına çıkıyor. Show TV’de dördüncüyü oluşturan Sibel Arna’nın, TV8’de tam denk geldiği yerde dekor var. Bildiğiniz dekor. Çok zorlu bir kapışma, hangisinin modadan daha iyi anladığı konusunda dekor biraz daha ağır basıyor gibi…
Jüri üyelerinin yarışmacıları oyladıkları bölümde kullandıkları objeler arasında da kıyasıya bir rekabet var. Şu ana dek en meşhur olmuş obje, Nurella’nın kuşları. Bunu rakip kanalda Cemil İpekçi’nin bıyık şeklindeki puanlama tahtası izliyor. Kuşlar, Nurella’nın tabiriyle kimi zaman ölmeleri, kimi zaman cik cik uçmaları sayesinde daha aktif bir tablo çizdi. Bıyıktan henüz bir numara göremedik.
Yarışmacılar düzeyinde iki program arasında çok net bir ayrım yapmak mümkün değil. Bu açıdan aslında iki tane yarışma olması toplum sağlığı için büyük avantaj. En azından bir yarışma yerine iki yarışmalık kontenjanda o kızları alıp sokaklarımızdan uzaklaştırmış oluyorlar. Her kanal bir tane Bu Tarz Benim yapsa, çekim saatlerinde nefis huzurlu yaşarız bu ülkede.
Show TV’nin TV8’e göre en büyük bombası her Cumartesi Bülent Ersoy’un konuk jüri üyesi olması. Söylenebilecek hiçbir şey yok, bütün ülke bir araya gelsek gene de bu yarıştan galip çıkma imkanımız bulunmuyor. En azından Bülent Ersoy’un kendi şov programını yapıp oralarda bayılıp etmesinden iyidir, şöyle göz önünde olsun, jüri üyelerinin arasında dursun. Hepimiz açısından daha güvenli.
Neticede ne olursa olsun, iki programın da en büyük eksiği geçen sezonun akıllarımıza durgunluk veren yarışmacısı Özlem Özden’in olmayışı. İnsan beynindeki ayna nöronları, kilometrelerce öteden yalnızca ekran vasıtasıyla yakabilme kabiliyetini özledik Özlem… Zaman zaman “Yok ya gerçekten bir şey anlatmaya çalışıyor, sorun bizde galiba” diye düşünmeyi özledik… Seni özledik Özlem…